İSLAM’DA ERKEĞİN EŞİNE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR?

İSLAM’DA ERKEĞİN EŞİNE KARŞI GÖREVLERİ NELERDİR?

Yaradılış itibariyle erkek, kadına nisbeten aynı olmayıp, bazı özellikleri yönünden ondan üstündür. Onun için kadın, erkeğin idaresi altına verilmiş ve ona emanet olunmuştur. Erkek, ailesinin reisi ve mesulüdür. Allahu Teala, bu konu ile alakalı Kur’an-ı Kerim‘de şöyle buyurmuştur:                                                         

Allah’ın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için sâliha kadınlar itaatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse görmese de namuslarını) koruyucudurlar.” ( Nisa Suresi / 34. Ayet Meali)

Bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, erkeklerin aile reisliği hakkında şöyle bildirmiştir:

Erkek, ailede yöneticidir ve yönetiminden sorumludur. Kadın da kocasının evinde yöneticidir ve elinin altındakilerden sorumludur. ( Buhârî, Cum’a 11; Müslim, İmâret 20)

İslam’ın öngördüğü ve kurulmasını arzu ettiği aile; bireyleri birbiriyle çekişen, her biri diğerinin açığını arayan, birbirlerine karşı yetki ve üstünlük çekişmesine giren bir aile değildir. Tam tersine karşılıklı anlayış, fedakârlık, sevgi ve saygı esasına dayanan bir ailedir. Peki, bu hususta İslam’da erkeğin eşine karşı görevleri nelerdir ve aile yuvasında huzur ve saadeti temin etmek bakımından bir erkeğin dikkat edeceği hususlar neler olmalıdır?

ERKEK, EŞİNE MEHİR VERMELİ

Müslüman bir erkek, eşine mehir vermekle yükümlüdür. Bu, Allah tarafından kadına tanınmış bir haktır. Rabbimiz, bir ayette şöyle buyurmaktadır:

Kadınlara mehirlerini (bir görev olarak) gönül hoşluğuyla verin. ( Nisa Suresi / 4. Ayet Meali)

ERKEK, EŞİNİN VE AİLESİNİN İHTİYAÇLARINI KARŞILAMALI

İslam, içeri işlerini kadına, dışarı işlerini de erkeğin boynuna yükleyerek vazife taksimi yapmış, evin ve ailenin her türlü ihtiyaçlarının teminini aile reisi erkeğin üzerine farz kılmıştır. Aile reisi erkek, kazancını meşru yollardan çalışarak sağlamalı, eşine ve çoluk çocuğuna helalinden yedirip, içirip, giydirmelidir. Bir hadis-i şerifte:

Sahabe Rasûlullah’a şöyle sordu:

Ey Allah’ın Rasûlü! Bizden her biri üzerinde, zevcesinin hakkı nedir?

Rasûlullah aleyhissalatu vesselam:

Kendin yiyince ona da yedirmen, giydiğin zaman ona da giydirmen, yüzüne vurmaman, takbîh etmemen (kusur bulmaman), evin içi hâriç onu terk etmemen.” ( Ebû Dâvud, Nikâh 42, hadis no: 2142-2144; İbn Mâce, Nikâh 3)

Kadının yeme içme, giyinme ve barınma ihtiyaçlarını karşılamak kocanın görevidir. Kadın zengin de olsa bu konudaki harcamalara katkıda bulunmak zorunda değildir.

Resul-i Ekrem Efendimiz aleyhissalatu vesselam Veda Hutbesi‘nde insanlara, kadınların ve erkeklerin hakları konusunda şöyle seslenmiştir:

Ey insanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. ( Veda Hutbesi)

Ayrıca Ebu Mes’ud radıyallahu anh’in rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ailesinin geçimi için para harcayan erkeklere şu müjdeyi bildirmiştir:

Herhangi bir Müslüman, kendi ev halkına Allah’ın rızasını kast ederek infak ederse, bu infak onun için bir sadaka olur.( Buhari 5450, Müslim 1002/48, Nesei 2544, Tirmizi 1965, Tabarani Mucemu’l-Kebir 17/522, 523, Ahmed 4/120)

Sevban radıyallahu anh’in bildirdiğine göre Resul-i Ekrem aleyhissalatu vesselam başka bir hadis-i şerifte şöyle demiştir:

Kişinin harcayacağı en faziletli para önce ailesine ve ailesinin içindeki kimselere harcayacağı paradır! ( Müslim 994/38, Nesei İşretü’n-Nisa 300, İbni Mace 2760, İbni Hibban 4242, Beyhaki 7/467, Ahmed 5/279)

ERKEK, EŞİNE İYİLİKLE/HAYIRLA DAVRANMALI

Erkek, eşine ve çocuklarına karşı daima güzel huylu, güler yüzlü ve yumuşak davranmalı, dünyevî işlerinde ufak tefek hatalarını görmemezlikten gelmelidir. Keyif için “şu niye yapılmamış, yemek niye pişmemiş, yemek neden tuzlu/tuzsuz, şu niye kırılmış..” gibi basit şeyleri kusur addederek ailesini dövmemeli, kötü ve kalp kırıcı sözler söylemekten sakınmalıdır. Ebu Hureyre radıyallahu anh’in rivayet ettiğine göre Rasulullah aleyhissalatu vesselam şöyle demiştir:

Size kadınlar hakkında hayırlı olmanızı vasiyet ederim! Çünkü kadın, eğe kemiğinden yaratılmıştır! Bu kemikten en eğri şey üst tarafıdır. Eğer sen eğri kemiği doğrultmaya çalışırsan onu kırarsın! Onu kendi haline bırakırsan, daima eğri olmaya devam eder! Onuniçin kadınlar hakkında hayrı tavsiye edici olmanızı isterim! ( Buhari 3110, Müslim 1478/60, Nesei İşretu’n-Nisa 258, İbni Ebi Şeybe 4/184/4)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben, aileme karşı sizin en hayırlınızım.  ( İbn Mace, Nikah, 50)

Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam, ailesine nazik davranan kişinin, kâmil bir mü’min olduğunu şöyle ifade etmiştir:

Mü’minlerin iman bakımından en kâmil/olgun olanı; ahlâkı güzel olan ve ailesine nazik davranandır. ( Nesâî, Işretu’n-Nisâ, 229; Tirmizî, İman hadis no: 2612)

Başka bir hadiste ise Resul-i Ekrem aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

Kadınlara ancak kerîm olanlar ikrâm ederler (değerli olanlar değer verirler); onlara kötülük edenler ise leîm (kötü) kişilerdir. (İbn Mâce, Edeb 3; Ebû Dâvud, Edeb 6, Rikak 22, İ’tisâm 3; Müslim, Akdiye 11)

ERKEK, EŞİNİN KÖTÜ HUYLARINA SABRETMELİ

Erkek, karısının huysuzluklarını yumuşak karşılamalı, güler yüzlü muamele ederek teskin etmelidir. Ufak tefek kusurlarından dolayı buğuz etmemeli, hoş görerek idare etmelidir. Her şeyin en iyisini bilen ve kullarına en hayırlısını veren Rabbimiz, erkeklere Kur’an-ı Kerim‘de şöyle buyurmuştur:

Onlarla (eşlerinizle) iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur. ( Nisa Suresi / 19. Ayet Meali)

Ebu Hureyre radıyallahu anh’in bildirdiğine göre, bu konuda Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in, erkeklere bir tavsiyesi şudur:

Bir kimse, hanımına buğzetmesin zira hoşlanmadığı huyları varsa ona mukabil memnun olacağı huyları da vardır. ( Müslim, C.2, S.1091; R. Salihin, S.138)

Başka bir hadiste ise Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, erkekleri şöyle uyarmıştır:

Kadın eğe kemiğinden halkolunmuştur. Memnun olacağınız bir tarzda dosdoğru olarak devam edemez. Arzu ederseniz bu vaziyetlerinden dahi müstefid olabilirsiniz (faydalanabilirsiniz). Tam arzunuza göre doğrultmak isterseniz onu kırarsınız, onun kırılması da boşanmasıdır.  ( Buhari; Müslim; R.Salihin, C.1, S.249)

ERKEK, EŞİNE ŞİDDET UYGULAMAMALI

Aile reisi erkek, karısının ufak tefek kusurlarından onu dövmemelidir. Muaviye bin Hayda el-Kuşeyri radıyallahu anh’in rivayet ettiği bir hadis şöyledir:

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e geldim ve:

−”Kadınlarımız hakkında bize neyi emredersin” dedim.

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem :

−”Kadınlarınızı dövmeyiniz, onlara ‘Allah senin yüzünü çirkinleştirsin’ diye beddua etmeyiniz ve evin dışında onlara küsüp terk etmeyiniz!” buyurdu. ( Ebu Davud 2144, İbni Mace 1850, Hâkim 2/188, Begavi 2330, Ahmed 5/3, 5, Albani Zifaf 280)

Abdullah bin Zem’a radıyallahu anh’in rivayet ettiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hutbesinde şöyle buyurmuştur:

Sizden biri, karısını köle döver gibi dövmeye yeltenir. Belki o kimse günün sonunda onunla münasebette bulunacaktır. ( Buhari 5002, Müslim 2855/49, Tirmizi 3343, İbni Mace 1983,  Beyhaki 7/305, Ahmed 4/17)

Bir başka hadis-i şerif ise şöyledir :

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, kadınları kastederek “Allah’ın kullarını dövmeyin!” buyurdular.

Bir müddet sonra Hz. Ömer radıyallahu anh gelerek :

Kadınlar, kocalarına büsbütün kafa tutmaya başladılar.” diye şikâyette bulundu.

Bunun üzerine Rasulullah aleyhissalatu vesselam, onları dövmeye izin verdi. Bu seferde Rasulullah’ın hanımlarına gelip kocalarından şikâyet eden kadınların sayısı çoğaldı. Nihayet Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:

Muhammed ailesine birçok kadın gelip gitmektedir. Kocalarından şikâyet ediyorlar. Hanımlarını dövenler şüphe yok ki sizin hayırlılarınız değildir.” buyurdular. ( İbn Mâce, C.1, S.633, H.1985)

ERKEK, EŞİ İLE ŞAKALAŞMALI

Evde hanımıyla şakalaşmak, eğlenmek ve onu eğlendirmek kocanın görevlerindendir. Erkeğin, karısı ve çocukları ile (aşırıya kaçmadan ve erlik vakarını muhafaza ederek) meşrû eğlencesi, şakalaşması abes değil, hak ve sevaptır. Bir kimsenin dışarıda işi ne olursa olsun, işine ve içtimai durumuna göre vakarlı ve ciddi hareket etmesi lazım olduğu gibi evi içerisinde hanımı ve çocukları ile yaşayışında da onların seviyesine inmesi ve adeta bir çocuk gibi hareket ederek onları memnun etmeye çalışması da lazımdır. Bir hadis-i şerifte Rasulullah Efendimiz aleyhissalatu vesselam şöyle buyurmuştur:

Kişinin oynadığı bütün oyunlar boştur, yersizdir. Ancak yayı ile ok atması, atına idman yaptırması ve zevcesi (eşi) ile oynaması müstesna. Bunlar haktandır, doğrudur.  ( Mişkatü’l-Mesabih, C.2, S. 204)

ERKEK, EŞİNE EV İŞLERİNDE YARDIM ETMELİ

Erkek, ev işlerinde ve çocuklarını terbiye etmede eşine yardım etmelidir. İnsanlara rehber olarak gönderilen Peygamber Efendimiz aleyhissalatu vesselam’ın, eşlerine ev işlerinde yardım ettiğini tefekkür ederek ve O’nu örnek alarak eşine yardım etmelidir. Hz. Aişe radıyallahu anha’dan Hz. Enes radıyallahu anh şöyle nakletmiştir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem elbisesini diker, ayakkabısını yapar, erkeklerin evlerinde işledikleri bütün işleri işlerdi. 

Hz. Aişe radıyallahu anha şöyle dedi :

Bana, “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem evinde ne yapardı?” diye soruldu.

Bende : “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir insandı. Elbisesini temizler, koyununu sağar ve kendi işlerini kendi yapardı.” dedim. ( Tirmizi Şemâil 293, Buhari Edebü’l-Müfred 541, İbni Hibban 2/36, Ebu Nuaym Hilye 8/331)

Sahabeden Esved b. Yezid radıyallahu anh, Hz. Aişe radıyallahu anha’ya Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in evde kaldığı zamanlar ne işle meşgul olur diye sorduğu zaman Hz. Aişe radıyallahu anha şöyle cevap vermiştir :

Ev halkına işlerinde yardım eder. Ezanı işitince namaza çıkardı. ( Buhari, C.6, S.193)

Bir erkeğin, ailesine tevazu ile ev işlerinde yardım etmesi, ailede sevgi ve muhabbetin, huzur ve saadetin, bereketin artmasını ve evlilik bağlarının kuvvetlenerek karısının kendisine daha fazla hürmet ve itaatının, kendisinin ise şeref ve haysiyetinin, tevazu ve hilmiyetinin artmasını sağlar.

ERKEK, EŞİNİ YATAKTA TATMİN ETMELİ VE UZUN SÜRE AYRI YATMAMALI

Peygamberimiz aleyhissalatu vesselam, karısını düşünmeden, işini bitirerek hemen inen insanları horoza, yani hayvana benzetmiş ve sevişip okşama olmadan cinsel ilişkiye geçilmemesini tavsiye etmiştir. [Deylemî’den, Gazâlî, Ihyâ IV/52. Ayrıca bk. Suyutî, el Camiu’s-Sağîr (Fethu’I-Kadîr ile) VI/323)] Çünkü erkek bakmakla hemen tahrik olabilir, ama kadın cinsel ilişkiye ancak uzun bir okşama döneminden sonra hazır hale gelir. İyi bir erkek, karısını bu işe hazırlamayı başarabilen ve kendi doyduğu gibi onu da doyurabilen erkektir. Cinsel ilişkide sadece kendisini düşünen erkekler, karşısındakine zulmettiklerini ve işkence ederek zevk aldıklarını unutmamalıdırlar.

Kocanın eşinden uzun süre ayrı yatması caiz olmaz. Eşlerin birbirinin cinsi ve hissi yönlerinden yararlanmaları haklarıdır. En azından her dört günde bir mutlaka onun yanında yatmalıdır. Ayrıca kadının, evlendikten sonra bir yıl içerisinde hiç cinsel ilişki yapamayan erkekten ayrılma hakkı vardır. Bu konu ile ilgili daha detaylı bilgi için aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz.

ERKEK, EŞİNİN SIRRINI İFŞA ETMEMELİ

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anhu’nun bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, eşinin sırrını ortaya döken, başkalarına anlatan kişilere şu uyarıyı yapmıştır :

Kıyamet günü Allah katında konum bakımından insanların en şerlisi, karısı ile münasebet eder, o da onunla münasebet eder sonra karısının sırrını yayan erkektir! ( Müslim 1437/123, Ebu Davud 4870, Beyhaki 14097, Ahmed 3/69)

ERKEK, EŞİNİN AYRI EVE ÇIKMA İSTEĞİNİ KARŞILAMALI

Kadın, kocasının yakınları ile aynı evde oturmak istemediği takdirde, kocası onu müstakil/ayrı bir evde oturtmak zorundadır. Buna sebep olarak, kocasıyla oynaşmak ve yararlanmak arzusuna, onların bulunmasının engel olacağı gösterilmiştir. Hattâ cinsel ilişkiyi bilmeyecek kadar küçük olan çocuğu dışındakiler için de aynı sebeble ayrı odalar istemek, kadının hakkıdır.

Barınma ihtiyacı için karı ile kocanın halleriyle uyumlu ve örfe uygun bir mesken temini gerekir. Soylu, zengin bir eş için müstakil bir ev tahsisi icabeder. Orta halli bir eşe, içinde rahat edebileceği, tuvalet ve mutfak gibi ihtiyaç duyulan bölümleri olan bir oturma birimi, mesela bir apartman dairesi tahsis edilir. Eş fakir ise, yerine göre, tuvalet ve mutfağı başkalarıyla ortaklaşa kullanılan, fakat kendisine ait kilitli, müstakil bir odanın bulunduğu bir mesken yeterli olabilir.

ERKEK, EŞİNE (GEREKLİYSE) HİZMETÇİ/YARDIMCI TEMİN ETMELİ

Yaradılış itibari ile her insanın fiziki yapısı, yeteneği aynı değildir. Bazı kadınların ev temizliği yapması (hastalık ya da vücut dirençlerinden kaynaklı) zor olabilir. Durumuna göre kadın kocasından hizmetçi isteyebilir. Hizmetçinin ücreti kocasına aittir. Örfe göre kadınların yapmaması ayıplanan ev işleri dışında kadın, hiçbir iş yapmak zorunda değildir. Ayrıca kimi kadının yemek yapmaya yeteneği olmayabilir. Bu nedenle yemek ve  ev işlerinde yardımcı olması için eşinden hizmetçi/yardımcı isteyebilir.

Fakir bulunan koca, karısının hizmetçisine nafaka vermekten sorumlu tutulmaz. Gücü yeten kocanın, karısının hizmetçisine nafaka vermesi icap eder.

Kadın soylu bir aileye mensup ya da özürlü ise yemeğini pişirmekle sorumlu tutulamaz. Bu durumda koca, yemeği kendi aşçısına yaptırıyorsa karısının yemeğini hazırlaması için hizmetçi tutmak zorunda değildir. Aksi taktirde yemek pişirecek bir hizmetçi tutması gerekir.

Kadın ihtiyaç duyduğu şeyleri çarşıdan bizzat almakla yükümlü değildir. Bu, kocanın görevidir. Onları ya kendi getirir veya bu işi yapacak birini tutar. Kadın ekmek yapamayan birisi ise, erkek hazır ekmek almak zorundadır.

Kadın hasta olur ve hizmetçisi de bulunmazsa ona hizmet etmek kocanın görevi olur.

Maddi durumu uygun olan koca, eşinin hizmetçisine nafaka vermekle yükümlüdür. Kadının iki ya da daha fazla hizmetçisi varsa erkek bunlardan yalnız bir tanesinin nafakasından sorumlu olup diğerlerini eve sokmayabilir. Ancak eşinden çocukları bulunur da bu sebeple birden fazla hizmetçiye ihtiyaç duyulursa o zaman birden fazla hizmetçinin nafakasını vermekten sorumlu olur.

Koca, hizmetçinin göreceği işleri kendisinin bizzat göreceğini ya da kendi hizmetçisine gördüreceğini söyleyerek kadının hizmetçisinin nafakasını vermekten kaçınamaz. Kadın buna razı olursa o başka.

Hizmetçiye verilecek nafaka ona yetecek kadar olmalıdır. Verilecek elbise ise örf ve adetlere uygun olarak giyimine yetecek miktarda olmalıdır. Mevsime, yaşanan yere ve zamana göre elbisede değişiklikler olur. (Nafakât, m. l85-200 arası)

ERKEK, EŞİNE (GEREKLİYSE) SÜT ANNE TEMİN ETMELİ

Allahu Teala, ayet-i kerimede bebeklerin emzirilmesi ile ilgili şöyle buyuruyor :

-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların (annelerin) yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- (Baba ölmüşse) mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer (anne ve baba) kendi aralarında danışıp anlaşarak (iki yıl dolmadan) çocuğu sütten kesmek isterlerse, onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı (bir sütanneye) emzirtmek isterseniz, örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. ( Bakara Suresi / 233. Ayet Meali)

Annenin çocuğunu emzirmesi dini bakımdan kendine vacip olmakla birlikte hukuki bakımdan anne buna zorlanamaz. Ancak baba fakir olur da süt anne tutmaya gücü yetmez veya sütanne bulamaz yahut çocuk başkasının memesini almazsa kadın çocuğunu emzirmeye zorlanabilir. (Nafakât, m.439)
Anne, sütannenin kendi yanında bulunmasını arzu ettiği halde sütanne bunu kabul etmezse baba, daima annenin yanında bulunacak sütanne bulmaya mecburdur. (Nafakât, m.442)

Kadın kendi çocuğunu emzirmesinden dolayı kocasından ücret alamaz ama boşanarak kocasından ayrılmış ise o başka. Böyle bir kadın kendi çocuğunu emzirmek için ücret alabilir. (Nafakât m. 445 ve 451) Bu durumda anne, başkasının isteyeceği ücret ile ya da ücretsiz olarak çocuğunu emzireceğini söylerse çocuk sütanneye verilemez.

ERKEK, EŞİNDEN BOŞANIRSA ÇOCUK BAKIMI (HİDÂNE) PARASINI VERMELİ

Hidâne; çocuğun, ehliyetli biri tarafından belli bir süre için alınıp yetiştirilmesi demektir. Çocuğun yetiştirilmesi dinen anneye aittir ama anne hukuken bununla sorumlu tutulamaz. Fakat çocuğun bakımını üstlenecek başka bir kimse yoksa o zaman anne çocuğa bakmağa mecbur olur.

Anne boşanıp ayrıldıktan sonra hidâne için babadan ücret talep edebilir. (Nafakât m. 453) Çocuğun bakılacağı evin kirası da babaya aittir. Baba yoksa bunu en yakın akrabası öder. Fakat annenin kendi meskeni bulunur da çocuğa orada bakmak mümkün olursa ayrıca kira talep edemez. (Nafakât m.460)

Çocuk için ödenecek nafaka, babanın maddi gücüne ve çocuğun yaşına göre değişir. Babanın eli darda değilse çocukların nafakalarında genişlik göstermesi gerekir. Hakim, nafakayı uygun gördüğü miktarda artırır. (Nafakât,m.458) Çocuk için takdir edilen nafaka anneye verilir. Annenin nafakayı çocuğa harcamadığı tespit edilirse ya nafaka güvenilir bir kişiye verilerek annenin ondan sabah akşam azar azar alması temin edilir veya nafakayı harcama görevi annenin dışında birine verilir. (Nafakât,m.461-462)

  • Eve gelince hanıma selam vermeli (yani selamün aleyküm demeli) ve nasılsın? diye hatırını sormalıdır, eşinin gönlünü almalıdır.
  • Eşinin akraba ziyaretlerine karışmamalıdır. Kadının, haftada bir kez anne-babasını ziyaret hakkı vardır, erkek buna engel olamaz.
  • Eşinin çalışma isteğine karşı çıkmamalıdır. Erkeğin haklarına zarar vermeyen meşrû işlerde ve  meşrû çerçevede çalışmak, kadının hakkıdır.
  • “Ric’î” (dönülebilir) ya da “bâin” talakla boşanan karısının her türlü nafakasını, iddeti içerisinde erkek vermelidir.
  • Âdet ve lohusalıktan ötürü hamama gitmek istediği takdirde, hamam parasını erkek verir, ancak hamamda avret yerlerinin açılmamasına riayet edilmediği biliniyorsa, kadın hamama gönderilmez.
  • Kadının nafakası gibi, tedavisi ve ilâç harcamaları da kocaya aittir, karısının süslenmesini istiyorsa, süs malzemeleri ve koku masrafı erkeğe aittir.

İslam dini, eşlerin birbirine muhabbetle, sevgi ve saygıyla davranmalarını ve birbirlerine yardım etmelerini ister. Allah, eşlerin birbirlerine sevgiyle bakmasından hoşnut olur. Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle müjdelemiştir:

Bir müslüman erkek, zevcesine (eşine) muhabbetle baktığı, zevcesi de ona baktığı zaman Allahu Teala her ikisine de rahmet nazarı ile bakar. Ve bu erkek, zevcesinin elini tuttuğu zaman her ikisinin de günahları parmaklarının arasından düşer gider. ( Camiussağir, 500 Hadis, s. 83)

Evliliğin iyi bir şekilde sürdürülebilmesi için hem erkeğin hem kadının, kendi üzerlerine düşen görevleri en iyi şekilde yapmaları gerekir. Rabbimizin, aile hayatında erkeklere yüklediği sorumlulukları ve bunların uygulanması halinde (dünya ve ahiret hayatında) getireceği mutlulukları paylaştık, eğer kadınların üzerine düşen görevleri de merak ediyorsanız aşağıdaki linke tıklayıp, inceleyebilirsiniz.

Kaynaklar :

| Osman Karabulut, İslamda Evlilik ve Mahremiyetleri, Uysal Kitabevi

| Muhammed bin Süleyman Er-Rudani, Cem’ul Fevaid min Cami’il-usul ve Mecma’iz-zevaid, Ocak Yayıncılık, 2009

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir