Kasas Suresi 55. Ayetin Tefsiri
“Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri (arkadaş edinmek) istemeyiz, derler.” (Kasas 55. ayet)
Bu ayet, müminin kalabalıklar içindeki yalnız duruşunu, gürültülerin ortasındaki berraklığını anlatan ince bir aynadır. “Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler…” ifadesi, bir kaçışın değil, bir seçimin ifadesidir aslında. Zira mümin, her sözü dinlemek zorunda olmadığını, her tartışmaya girmek zorunda bulunmadığını bilir. Gönlünün ve zihninin kapısını, her gelenin postallarıyla girebileceği bir han gibi açmaz. Ayet, insanın kalbini ve vaktini kirleten, değersizleştiren tüm sözleri “boş söz” başlığı altında toplar ve müminin onlarla karşılaştığında alması gereken tavrı öğretir: Sükûnetle, vakarla, izzetini koruyarak yüz çevirmek…
“Boş söz” sadece lüzumsuz lakırdı değildir; aynı zamanda hakka düşmanlık taşıyan, imanı hafife alan, alay eden, iftira, gıybet, küfür, hakaret yüklü her kelime bu kapsama girer. Mümin, böyle sözlerle karşılaştığında, içinden “Ben ne kaybederim, ne kazanırım?” diye sorar. Eğer bir hakikati duyurma imkânı varsa, onu hikmetle söyler; ama karşısındakinin niyeti hakikati aramak değil, sadece tartışmayı uzatmak ve kalpleri bulandırmaksa, işte o zaman bu ayetin çizdiği yola girer: “Onlar, boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler…” Yani seviyeyi cehaletin belirlediği bir tartışma zemininden, izzetiyle çekilip giderler.
Ayetin devamındaki cümle, müminin duruşunu daha berrak gösterir: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size.” Bu cümle, bir bıkkınlık ifadesi değil, sınır çizme bilincidir. Yani mümin şöyle der: “Biz kendi yolumuzun hesabını Allah’a vereceğiz; siz de kendi yolunuzun hesabını vereceksiniz. Biz tercihimizden eminiz; siz de tercihinizin sonuçlarıyla yüzleşeceksiniz.” Bu, ne hakikatten vazgeçmek, ne de karşı tarafın yanlışına rıza göstermektir; sadece imanı ve kimliği değersiz bir kavgada harcamamaktır. Bu cümlede hem tebliğin bir sınırı, hem de iradenin saygınlığı saklıdır: Herkes kendi seçiminin yolcusudur.
“Size selam olsun” ifadesi, bu tavrın en zarif noktasıdır. Mümin, koparken bile beddua etmez, çekilirken bile lanet okumaz. “Selam olsun” demek, “Bizim elimizden size kötülük gelmez; biz düşmanlık için burada değiliz” demektir. Aynı zamanda “Biz, kavga ve cehalet dilini seçmiyoruz; biz barış ve vakar dilini tercih ediyoruz” anlamını taşır. Ne var ki bu selam, onların yanlışına rıza anlamına gelmez; bilakis “Biz yolumuza, siz yolunuza; biz sizin cehalet dilinizin içine girmeyeceğiz” diyen asil bir vedadır.
Ayetin son cümlesi, bütün tabloyu özetler: “Biz kendini bilmezleri istemeyiz.” Burada kastedilen, cahil olduğu hâlde cahilliğini erdem gibi taşıyan, hakikati aramak yerine alay ve tartışmayı hayat tarzı hâline getiren tiplerdir. Mümin, onları insan olarak küçümsemez ama onların üslubunu ve zeminini reddeder. Yani “Sizi insan olarak yok saymıyoruz; fakat sizin dilinizi, tarzınızı, kavga kültürünüzü kabul etmiyoruz. Sizi o hâlinizle hayatımızın merkezine almayacağız” demektir bu. Çünkü insan, kimlerle konuşursa, kimlerle aynı sofraya oturursa, kimlerin dilini kullanırsa zamanla onlara benzemeye başlar. Ayet, müminin şahsiyetini koruması için, ilişkilerine de bir kalite filtresi koymasını öğütler.
Bu ayet, Furkan suresindeki “Rahmân’ın kulları… kendini bilmezler onlara laf attığında ‘Selam!’ der geçerler” ayetiyle aynı ruhu taşır. İki ayet birlikte okunduğunda, karşımıza şöyle bir mümin profili çıkar: Yeryüzünde tevazuyla yürüyen, ama izzetinden taviz vermeyen; cehaleti muhatap almayacak kadar onurlu, ama insanlara beddua etmeyecek kadar merhametli; hakikati savunurken bile üslubunu kaybetmeyen bir kul. Bu yüzden Kasas 55. ayet, sadece bir tavsiye değil, bir kimlik tarifidir: Boş sözlere bağımlı olmayan, kavga ve tartışma bağımlılığından kurtulmuş bir mümin kimliği…
Bugünün dünyasında bu ayeti düşündüğümüzde, televizyon ekranlarında, sosyal medya tartışmalarında, yorum satırlarında, gruplarda, mesajlarda sürekli akan cehalet yüklü, kırıcı, kirli ve faydasız sözleri hatırlarız. Ayet adeta bize şunu söyler: “Her duyduğuna cevap verme. Her sataşmayı ciddiye alma. Her kavgaya koşma. Vaktini, kalbini ve zihnini, değmeyen tartışmalara harcama. Senin bir davan, bir Rabbin, bir kitabın var; enerjini oraya sakla.” Boş sözden yüz çevirmek, hakikatten kaçmak değil, hakikati ucuz tartışmaların malzemesi yapmamaktır.
Sonuç olarak, Kasas suresi 55. ayet, mümine üç büyük edep öğretir: Söz edebi, muhatap seçme edebi ve ayrılma edebi. Boş sözle karşılaşınca susmayı ve çekilmeyi, “Her söze cevap vermek, her sözün seviyesine inmek değildir” diyerek vakur bir mesafe koymayı öğretir. Ayrılırken bile “Size selam olsun” diyerek nezaketini korumayı, cehaleti reddederken bile insanı tümden silmemeyi telkin eder. Ve nihayet, mümine şunu hatırlatır: “Sen, her kavganın değil, her selamın tarafı olmak zorunda değilsin. Sen Rabbinin rızasını arayan bir yolcundun; yolunu, vaktini, kalbini ona göre seç.” İşte bu ayet, bu seçimin Kur’an’daki en zarif ifadesidir.
