İDRİS GÖKALP

Kendinizi Başkalarıyla Kıyaslamayı Bırakın

Kendinizi Başkalarıyla Kıyaslamayı Bırakın

Hayatta birçok evrede, başkalarıyla kendimizi karşılaştırma eğiliminde olabiliriz veya dış etkenler tarafından bu karşılaştırmaya maruz kalabiliriz.

Bu karşılaştırmalar bazen bizi motive edebilirken, genellikle mutsuzluğa ve düşük benlik saygısına neden olur. Eğer sürekli olarak kendinizi başkalarıyla kıyaslıyor ve bu durum sizi mutsuz ediyorsa, bu yazıda bu konuya odaklanacağız.

Teknolojinin gelişimiyle birlikte, insanlar hakkında neler yaşandığından nerede olduklarına ve ne yaptıklarına kadar kolayca bilgi sahibi olabiliyoruz. Örneğin, bir çiftin tatil yapmasını, yeni bir ev satın almasını veya daha başarılı birini görünce “neden ben değil de o?” gibi düşüncelerle kendi hayatımızı değerlendirebiliriz. Bu tür karşılaştırmalar, sık sık can sıkıcı olabilir ve enerjimizi düşürebilir.

Özellikle çocukluk döneminde aileden öğrendiğimiz düşünce biçimleri, kendimizi başkalarıyla kıyaslamamıza neden olabilir. Örneğin, bir anne çocuğuna “Bak, onun notları çok iyiymiş, onun çocuğu ne güzel yemek yiyor…” gibi cümlelerle kıyaslamalar yapabilir. Bu tür düşünce biçimleriyle kişi, kendini diğerleriyle kıyaslamayı öğrenir. Bu nedenle, daha iyi durumda olanları gördükçe onların başarısına ulaşmak için çaba gösterebilir veya daha kötü durumda olanlarla kıyaslandığında memnuniyet duyarak çaba sarfetmeyebilir.

Sosyal Karşılaştırma Teorisine göre, bireyler bilişsel yeteneklerini, davranışlarını ve becerilerini değerlendirmek için evrensel bir dürtüye sahiptir. Bu değerlendirme güdüsünü, kendi sahip olduklarıyla diğerlerinin sahip olduklarını karşılaştırarak gerçekleştirir. Ancak değerlendirme yapabilmek için objektif bir ölçüye ihtiyaç vardır ve her zaman objektif bir ölçü elde etmek mümkün değildir. Bu nedenle birey, kendini diğerleriyle karşılaştırarak gerekli bilgiye ulaşır. Burada kişinin kendini kimlerle kıyasladığı önemlidir, çünkü kişi yaptığı karşılaştırma sonuçlarından olumlu veya olumsuz şekilde etkilenebilir.

Özellikle kendinden üstün gördüğü kişilerle yapılan kıyaslamalar, kıskançlık duygusuna neden olabilir. Kişi, kendini yetersiz hissettiği her konuda kıskançlık gösterebilir. Kıskançlık duygusunun temelinde kıyaslama yatar. Kişinin kıyaslama yapmasındaki asıl amaç; neden daha iyi olduğunu anlama, kendini değerlendirme, geliştirme, benliğini yüceltme ve başkalarıyla birlikte olma isteğidir. Benzer performansı göstermeye çalışarak başarıya ulaşma isteği mevcuttur. Kişi, kendinden daha iyi olduğunu düşündüğü kişilerle kendini kıyaslama eğilimindedir ve kıyaslama yapılan kişilerle benzer özelliklere sahip olmak da önemlidir. Örneğin yaş, cinsiyet, kariyer veya sosyal ilişkiler gibi özelliklere dikkat edilerek kıyaslama yapılır. Yapılan karşılaştırmaların kişideki etkisi bireysel farklılıklara göre değişkenlik gösterir.

Özellikle sosyal medyanın yaygın kullanımıyla birlikte, kıyaslama durumu o kadar alışkanlık haline gelmiştir ki insanlar arabalarını, evlerini, işlerini, ilişkilerini, eşyalarını, kısacası her şeyi karşılaştırma çabası içindedir. Kişi sosyal medyanın etkisiyle kendisini diğerleriyle daha fazla kıyaslama ihtiyacı duyar. Sürekli daha iyiye maruz kalarak yapılan karşılaştırmalar kişinin psikolojisini negatif yönde etkilemektedir. Memnuniyetsizlik her geçen gün artarken, üzüntü, öfke ve sinirlilik gibi duygular yoğun bir şekilde hissedilir. Kendine dair olumsuz düşüncelerin artmasıyla birlikte kıyaslama, kişinin yaşamında bir sorun haline gelir. Bu durumla başa çebilmek için bireysel çabaların yetersiz kaldığı noktada, bir ruh sağlığı uzmanından destek alınması önerilir.

Kıyaslama ile başa çıkabilmek için şu tavsiyelere dikkat edilebilir:

  1. Güçlü ve Zayıf Yanlarınıza Odaklanın: Her bireyin güçlü ve zayıf yanları vardır. Sizin güçlü yönleriniz, diğerlerinin zayıf noktaları olabilir. Kendi zayıf noktalarınızı diğerleriyle kıyaslamaktan vazgeçin ve güçlü olduğunuz yönlerin farkında olarak onları geliştirmeye odaklanın.
  1. Şükretme Alışkanlığı Edinin: Sahip olamadıklarınız yerine sahip olduklarınıza şükredin. Hatta sahip olduklarınızı listeleyerek bu olumlu bakış açısını pekiştirin.
  2. Sosyal Medya Kullanımını Sınırlayın: Sosyal medyaya sınırlamalar getirin. İnsanlar genellikle sosyal medyada hayatlarının iyi yanlarını paylaşırlar, kötü taraflarını pek paylaşmazlar. Bu nedenle, sosyal medyada geçirdiğiniz zamanı kısıtlayarak bu olumsuz etkiden kaçının.
  3. Kendinizi Geçmişinizle Karşılaştırın: Her birey zaman zaman yetersiz hissedebilir. Ancak kimsenin hayatı kusursuz değildir. Kendinizi daha iyi, daha başarılı, daha zengin veya daha güzel biriyle kıyaslamaktan kaçının. Hayatınızdaki tek kıyaslama, geçmişinizle şimdiki yaşamınız arasında olabilir. Neleri başardınız? Nelerin üstesinden geldiniz? 10 yıl önceyle şimdiyi kıyasladığınızda hayatınızda neler değişti?

Sonuç olarak, kendinizi başkalarıyla değil, sadece kendi gelişiminiz ve geçmişinizle kıyaslayarak sağlıklı bir bakış açısı geliştirebilirsiniz. Her bireyin benzersiz olduğunu ve herkesin kendi hızında ilerlediğini anlamak, daha fazla huzur ve memnuniyet getirebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir