Gazze şeridindeki mülteci kamplarında yaşayan bağrı yanık bir ana, evinin damında, Siyonist işgalci askerlere el hareketleri ile defolmalarını söylüyor; zafer işareti yapıyor.
‘Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafere’ adım adım yürüyenler.
Ey şeref ve izzet savaşını iman ve sabırla göğüsleyenler
Sizleri ayakta selamlıyorum
Öpülesi taş atan elleriniz
Ne güzel söylemişti rahmetli Cahit abi:
/Filistin sen işine bak kar toprağım
yoğur gazabını yaradanı
bir mezarlık kadar ölüye şahit her evin
her soluğun yeni bir can veriş/
Farzet körsün olabilir
elele tut
taş al ve at
kafiri bulur/
Öyle değil mi tezeğe konan sinekler gibi dünyaya dalan efendiler?
‘Şeyh Ahmet Yasin’in özürlü olduğunu kim söyleyebilir?’
Emperyalist Amerika’nın zindanlarında âmâ Şeyh Ömer Abdurrahman için ne diyeceğiz? Biz gördüğümüzü iddia edenler…
‘Onun görmeyen gözlerinin gören gözlere söyleyecek çok şeyleri var öyle değil mi?’
İşte işgal altındaki topraklarda Filistinli kardeşlerimiz çıplak göğüslerini açmış mukaddesatını, şerefini ve izzetini, Kudüs’ü savunmak üzere faşist Siyonist düşmana karşı mücadele vermektedir… Onların bizden istedikleri yürekten dua, acılarını, dertlerini, sancılarını paylaşmaktır. O halde paylaşalım ey insanlar.
Kardeşlik nerede?
Peygamberler, şehitler, İsra diyarı olan mukaddes topraklarda direniş meşalesi gün geçtikçe yükseliyor.
Haydi yiğitler, intifadanın çocukları, öpüyorum pak alınlarınızı.
Sözünüz söz olsun, yemininiz yemin olsun.
Rabbim yolunuzu aydınlatsın, buluşma yeriniz söylediğiniz gibi Kudüs olsun, Mescid-i Aksa olsun.
Haydi taş çocukları!
Kuşatma zincirlerini kırın. “Ey Rabbimiz üzerimize sabır yağdır. Ayaklarımıza sabır ver, kuvvet ver. Kafir kavme karşı bize yardım et.” Ey Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın muhafızları!
Ey kan gölünde bulunan direniş erleri!
Ey Batı Şeria, Gazze, Celi!, Ramallah, Nekab, Beytlahim, Halil’de, Nablus’ta şereflice, demirden bileklerle, imanlı yüreklerle direniş gösteren onurlu kahramanlar, bir gün kan kılıca galip gelecektir…Ve sizlerin kanları kılıcınızdır…
Şehitlerin ve yaralıların kan çağlayanları, siyonistlerin zindanlarındaki tutukluların acı ve elemleri bu izzetli halkın sıçrama noktasını oluşturacaktır.
“Artık saldırıya uğrayan müminlere, zulme uğradıkları için cihad izni verildi. Allah onlara yardım etmeye muhakkak ki kadirdi. Onlar sırf “Rabbimiz sadece Allah’tır dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar.”
Kudüs işgal altındayken, iman edenler hala susacak mı?
Haydi taş çocukları!
Kırın Siyonist zincirleri.
Gözlerinizden öpüyorum sizlerin.
Tek beslenme kaynağı müslüman kanı, kendini, beynini ve tüm sistemlerin müslüman kanına şartlanmış ve kana ayarlamış olan işgalci siyonistler, katil Şaron, yaptıkları zulümlerin altında kalacaklar ve kan gölünde boğulacaklardır.
Musa’ya ve onun varislerine savaş açan firavunlar ve onun torunları boğulmaya mahkumdurlar.
Ey taş çocukları!
Sizler dağlar gibi arı, dağlar gibi ulu, dağlar gibi sapasağlam, imanlarınızla onur ve izzet savaşı veriyorsunuz.
Değil mi ki, Musa’ya Sina Dağı’nda yol gösterildi.
Siz intifadanın çocukları, sizler taş atan ellerinizle, hakikatin şanını tarihin alnına en derin çizgilerle yazıyorsunuz.
Siyonist azgınlığa imanlı göğüslerinizle set çekmiş, hakikat ümmetinin umut meyvelerisiniz.
Bizler utanıyoruz halimizden inanın, oysa ruhlarımız ürpermeliydi kardeşlik yükümlülüklerimizi nasıl yerine getirmeliyiz diye. Sizin dertlerinizle dertlenmeliydik, acılarınızı yüreğimizde taşımalıydık, sizin türkülerinizi bayraklaştırmalıydık. Evet, Filistin’de öldürülen müslümanların acıları, yüreğimize çökmüştür, iyi bilin ki, imanla doğan ve büyüyen kutlu neslin ilk dünya idrakidir.
Sen insanlığın türküsünü söyle, siperini kaybetme. Özgürlük şarkılarını çağır Golan Tepeleri’nde, Mescid-i Aksa’nın bahçesinde.
Put deviren İbrahim, kurban veren İbrahim gibi değil mi?
Ateş biz tanır.
İbrahim’e selam olsun.
O bizim önderimizdir.
Denizi ikiye ayıran Musa
Değil mi ey Gazzeli çocuk!
Su bizi tanır.
Ey gözüm!
Gökyüzünün sana söylediğini ben de bileyim.
Bileyim ki, sancılarınızı kalbimde dindireyim. Bağrı yanık anaların yıldız kesmiş ağıtlarından gönderin ki, Kudüs’ün acılarını yüreğimizde hissedelim, İsra hasretlerine tutulalım.
Direniş olsun, ruh olsun, diriliş olsun.
Biz adeta dilimizi yuttuk, Ramallah’ın bahçelerinde unuttuk sizleri, affedin bizleri, kendimizi dünyalık lezzetler cennetinde unuttuk, donan hayata üşüyoruz hep, buralarda güneş dondu., çarşaflara düşen uykular derin mi derin burda…
Ey gözüm! Kan gölünde boğuşan rüyalar bizim. Dönüp ölüme tebessüm etmeyi sizlerden öğrendik, sizlerden gördük. Bir narçiçeği gibi dalından koparılışını gencecik çocukların.
Sevinçlerine el konulmuş, kuşlarına kurşun sıkılmış toprakların taş çocukları, Kudüs’ün kara sevdalıları,
Hangi duvarlara, hangi evlere, hangi kalplere, hangi gözyaşlarına yazsam sizleri…
Sevdan
Aşkın
Ellerin
ve gözlerin dünyanın onuru güzelim,
Ey taş çocuklar!
Ey vurulanlar! Üzerinizdeki kan lekelerini, analar gözyaşlarıyla örtüyorlar.
Ey Kudüs! Bekle, sıcak yağmurlarla dönecekler sana, taş çocuklar,
Kudüs, ah Kudüs hepimizin aşkı. Gazze Şeridi’ndeki bir şehit anası evinin damında, siyonist işgalci askerlere el hareketleriyle defolmalarını söylüyor, zafer işareti…