KUR’AN-I KERİM MEALİ – 14.CÜZ

14.CÜZ : Hicr-Nahl

15-HİCR:
1- Elif, Lâm, Râ. Bunlar kitabın ve apaçık bir Kur’ân’ın âyetleridir.
2- Bir zaman gelecek ki inkâr edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.
3- Onları bırak yesinler, içsinler, zevk alsınlar; arzu onları oyalasın ilerde bileceklerdir.
4- Biz hiçbir memleketi (Allah katında) bilinen bir zamanı olmaksızın helak etmedik.
5- Hiçbir millet, ecelinin önüne geçemez ve onu geciktiremez.
6- Dediler ki: “Ey kendisine Kur’ân indirilen (Muhammed)! Sen mutlaka bir mecnunsun.”
7- “Eğer peygamberlik davanda doğru kimselerdensen, bize melekleri getirmeliydin.”
8- Biz o melekleri ancak, hak ile indiririz. Ve indirildikleri vakit de onlara (kâfirlere) hiç mühlet verilmez.
9- Hiç şüphe yok ki, Kur’ân’ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız.
10- Andolsun, senden önceki milletler arasında da peygamberler gönderdik.
11- Onlara hiçbir peygamber gelmiyordu ki onunla alay etmiş olmasınlar.
12- Biz o küfrü suçluların kalbine işte böyle sokarız.
13- Kur’âna iman etmezler, halbuki öncekilerin sünneti (inanmadıkları için başlarına gelenler) gelip geçmiştir.
14- Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıksalar,
15- “Gözlerimiz perdelendi, daha doğrusu bize büyü yapılmıştır” derler.
16- Andolsun biz, gökte birtakım burçlar yarattık ve bakanlar için onu süsledik.
17- Ve göğü taşlanan bütün şeytanlardan koruduk.
18- Ancak kulak hırsızlığı eden şeytan hariç, onu apaçık bir alev sütunu takip eder.
19- Yeryüzünü düzgün bir şekilde yarattık ve oraya sabit dağlar yerleştirdik. Orada hikmetle ölçülmüş her şeyden bitkiler bitirdik.
20- Orada hem sizin için, hem de sizin rızıklarını veremediğiniz kimseler için geçim yollarını yarattık.
21- Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Fakat biz, onu ancak ihtiyaca göre, belli ölçülerde veririz.
22- Biz rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik ve gökten bir su indirip sizi onunla suladık. O suyu hazinelerde tutan da siz değilsiniz.
23- Elbette biz diriltiriz ve biz öldürürüz! Ve hepsinin varisleri de biziz.
24- Andolsun ki biz, içinizden İslâm’da öne geçmek isteyenleri de biliriz, geri kalmak isteyenleri de biliriz.
25- Şüphesiz Rabbin O’dur ki, onları kıyamet gününde hesaba çekmek için toplayacaktır. O, hikmet sahibidir, bilendir.
26- Andolsun ki biz insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
27- Cinleri de daha önce insan vücudunun gözeneklerinden geçebilen güçlü bir ateşten yarattık.
28- Ey Peygamber! Rabbinin meleklere şöyle dediğini hatırla: “Ben, kuru balçıktan, şekil verilmiş kokuşmuş çamurdan bir insan yaratacağım.”
29- Ben, onun yaratılışını tamamladığım ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın.”
30- Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler.
31- Yalnız İblis hariç. O secde edenlerle beraber olmaktan çekinmişti.
32- Allah buyurdu ki: “Ey İblis! Ne oluyor sana da, secde edenlerle beraber olmuyorsun?”
33- İblis şöyle dedi: “Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın bir insana secde edemezdim.”
34- Allah şöyle buyurdu: “Öyle ise oradan çık! Sen, artık kovulmuş birisin.”
35- “Kıyamet gününe kadar lanet senin üzerindedir.”
36- İblis: “Rabbim! Öyle ise insanların kabirlerinden kaldırılacakları güne (kıyamete) kadar bana mühlet ver” dedi.
37- Allah buyurdu ki: “Sen mühlet verilenlerdensin.”
38- “Allah katında bilinen vaktin gününe kadar…”
39- İblis şöyle dedi: “Rabbim! Beni saptırdığın için, mutlaka ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!”
40- “Ancak içlerinden ihlaslı kulların müstesnâdır.”
41- Allah şöyle buyurdu: “İşte bana ulaşan dosdoğru yol budur.”
42- “Sana uyan azgınlardan başka, kullarımın üzerinde hiçbir nüfuzun yoktur.”
43- “Şüphesiz ki onların hepsine vaad edilen yer cehennemdir.”
44- “Cehennemin yedi kapısı vardır. O kapıların herbiri için birer grup ayrılmıştır.”
45- Allahtan korkanlar, elbette cennetlerde ve pınarların başındadırlar.
46- Onlara: “Selametle güven içinde oraya girin” denir.
47- Biz o cennetliklerin kalblerindeki kinleri çıkarır atarız. Hepsi kardeşler olarak sevinç içinde karşılıklı koltuklara otururlar.
48- Orada kendilerine hiçbir yorgunluk gelmeyecek. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
49- Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim.
50- Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır.
Bunları geçmişten bazı örneklerle açıklamak üzere:
51- Hem o kullara, İbrahim’in misafirlerinden de haber ver.
52- Hani melekler, İbrahim’in yanına girdikleri zaman, “selam” demişler, İbrahim de onlara: “Biz sizden korkuyoruz” demişti.
53- Melekler: “Korkma! Gerçekten biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz” dediler.
54- İbrahim dedi ki: “Bana ihtiyarlık gelmişken, beni mi müjdeliyorsunuz, neye dayanarak beni müjdeliyorsunuz?”
55- Melekler: “Seni gerçekle müjdeliyoruz. Sakın Allah’ın rahmetinden ümidini kesenlerden olma!” dediler.
56- İbrahim dedi ki: “Rabbimin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?”
57- “Ey elçiler! Başka ne işiniz var?” dedi.
58- Melekler şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavmi cezalandırmak için gönderildik.
59- Ancak Lût ailesi müstesnâdır. Biz, onların hepsini muhakkak kurtaracağız.
60- Yalnız Lût’un karısı müstesnâ, çünkü onun helak edilenlerle birlikte yok edilmesini takdir ettik.
61- Melek olan elçiler, Lût kavmine gelince,
62- Lût dedi ki: “Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz.”
63- Elçiler dediler ki: “Bilakis biz sana onların şüphe ettiği azabı getirdik.”
64- “Sana gerçeği getirdik; biz elbette doğru söylüyoruz.”
65- “Gecenin bir bölümünde aileni yola çıkar, sen de arkalarından yürü ve sizden kimse ardına bakmasın; istenen yere gidin.”
66- Biz, Lût’a şu kesin emri vahyettik: “Bu kâfirler sabaha çıkarken muhakkak kökleri kesilmiş olacaktır.”
67- Şehir halkı, insan şeklindeki güzel yüzlü melekleri görünce, onlara iğrenç işlerini yapabileceklerini düşünüp sevinerek geldiler.
68- Lût, kavmine şöyle dedi: “Bunlar benim misafirlerimdir, beni rüsvay etmeyin.”
69- “Allah’tan korkun! Beni mahcub etmeyin.”
70- Lût kavmi şöyle dedi: “Biz sana kimsenin koruyuculuğunu yapmamanı söylememiş miydik?”
71- Lût şöyle dedi: “İşte kızlarım! Düşündüğünüzü yapacaksanız (onlarla evlenin).
72- Resulüm! Ömrüne yemin olsun ki gerçekten onlar, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.
73- Güneş doğarken o korkunç çığlık onları yakaladı.
74- Biz, onların şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de balçıktan pişirilmiş taşlar yağdırdık.
75- Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.
76- Hem o Lût kavminin bulunduğu şehir harabesi bir yol üzerinde bulunmaktadır.
77- Şüphesiz ki, bunda iman edenler için bir ibret vardır.
78- Eyke halkı da gerçekten zalimlerdi.
79- Biz Eyke halkından da intikâm aldık. İkisi de (Eyke ve Medyen) açık bir yol üzerindedir.
80- Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar.
81- Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı.
82- Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı.
83- Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı.
84- Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.
85- Biz gökleri, yeri ve aralarındaki varlıkları ancak hak ve hikmetle yarattık ve elbette ki, kıyamet kopacaktır. (Ey Peygamber!) Şimdi sen onlara yumuşak davran ve güzel muamele et.
86- Şüphesiz Rabbin kemaliyle yaratandır ve iyi bilendir.
87- Andolsun ki, biz sana tekrarlanan yedi âyeti (Fatihayı) ve yüce Kur’ân’ı verdik.
88- Sakın o kâfirlerden birtakımlarına verip de kendilerini zevklendirdiğimiz şeye (mal ve servete) heveslenip göz dikeyim deme. Onlardan dolayı üzülme. Müminlere merhamet kanatlarını indir.
89- De ki: “Şüphesiz ben apaçık bir uyarıcıyım.”
90- (İnanmazsanız başınıza) tıpkı o taksimcilere (yahudi ve hıristiyanlara) indirdiğimiz azap gibi (bir azab inecektir).
91- Onlar, Kur’ân’ın bir kısmına inanıp bir kısmına inanmayarak onu kısım kısım böldüler.
92-93- Rabbin hakkı için biz, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı hesaba çekeceğiz.
94- Şimdi sen emrolunduğunu açıkça tebliğ et. Müşriklerden yüz çevir.
95- Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz.
96- Onlar Allah ile birlikte başkasını ilâh edinenlerdir. Onlar yakında bileceklerdir.
97- Gerçekten biliriz ki, onların söylediklerine göğsün daralıyor.
98- O halde Rabbini hamd ile tesbih et. Ve secde edenlerden ol.
99- Ve sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
________________________________________
16-NAHL:
1- Allah’ın emri geldi, sakın onu acele edip istemeyiniz. Allah, müşriklerin koştukları ortaklardan münezzeh ve yücedir.
2- Kendi emrinden ruh (vahiy) ile melekleri, kullarından dilediği peygamberlere indirip şu gerçeği insanlara bildirin, buyuruyor: Benden başka hiçbir ilâh yoktur. Ancak benden korkun.
3- Allah gökleri ve yeri hikmeti ile yarattı. O, kâfirlerin ortak koştukları şeylerden çok yücedir.
4- O, insanı bir meniden (spermadan) yarattı. Bir de bakarsın ki o, Rabbine karşı apaçık bir düşmandır.
5- Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Ve siz onlardan bir kısmını da yersiniz.
6- O hayvanları, akşam vakti getirirken ve sabahleyin salarken, onlarda sizin için bir güzellik ve zevk vardır.
7- Bu hayvanlar, ancak güçlükle varabileceğiniz bir memlekete yüklerinizi taşır. Rabbiniz, şüphesiz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
8- Hem kendilerine binesiniz, hem de zinet olsun diye atları, katırları, ve merkepleri yarattı. Ve şu anda bilemeyeceğiniz daha nice şeyler yaratacak.
9- Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Onun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.
10- Sizin için gökten su indiren O’dur. İçecek su ondandır; hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de o su ile yetişir.
11- Allah, sizin için, o su ile ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve her
çeşit meyveleri bitirir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir topluluk için büyük bir ibret vardır.(1)
12- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı sizin hizmetinize O verdi. Bütün yıldızlar da O’nun emrine boyun eğmişlerdir. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan bir toplum için ibretler vardır.
13- Yeryüzünde sizin için yarattığı değişik renklerdeki şeyleri de sizin hizmetinize sunmuştur. Elbette bunda öğüt alan kimseler için bir ibret vardır.
14- Yine denizden taze et (balık) yiyesiniz ve ondan takındığınız süs eşyasını çıkarasınız diye, denizi emrinize veren Allah’tır. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görüyorsun. Lütfundan rızık aramanız ve şükretmeniz için Allah böyle yapmıştır.
15- Allah, yeryüzü sizi sarsmasın diye oraya sabit dağlar yerleştirdi. Yolunuzu bulmanız için de nehirler ve yollar yarattı.
16- Daha birçok âlametler yarattı. İnsanlar geceleyin de Allah’ın yarattığı yıldızlarla yönlerini bulurlar.
17- Hiç yaratan (Allah), yaratmayan (putlar) gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?
18- Halbuki Allah’ın nimetlerini teker teker saymaya kalkışsanız, onları sayamazsınız. Muhakkak ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
19- Allah, gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilir.
20- Kâfirlerin Allah’tan başka yalvardıkları (putlar) ise, hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onlar, kendileri yaratılmışlardır.
21- O putlar, hep ölüdürler, diri değildirler ve insanların öldükten sonra ne zaman dirileceklerini de bilmezler.
22- İlâhınız bir tek ilâhtır. Bununla beraber ahirete inanmayanların kalbleri inkârcı, kendileri de böbürlenen kimselerdir.
23- Şüphesiz ki Allah, onların gizlediklerini de açığa vurduklarını da bilir. Doğrusu Allah, kendilerini büyük görüp hakkı kabul etmeyenleri sevmez.
24- Onlara: “Rabbiniz ne indirdi? denildiği zaman “Öncekilerin efsanelerini” dediler.
25- Bunu söylemelerinin sebebi şu: Kıyamet günü, kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırmakta oldukları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir. Dikkat edin, yüklendikleri günah ne kötüdür!
26- Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkedemedikleri bir yönden geldi.
27- Sonra kıyamet günü Allah, O kâfirleri rezil rüsvay edecek ve diyecek ki: “Hani uğrunda müminlere karşı düşman kesildiğiniz ortaklarım nerede?” Kendilerine ilim verilmiş olanlar: “Şüphesiz bugünün rezilliği ve kötülüğü kâfirleredir.” diyeceklerdir.
28- (O kâfirler), kendilerine zulmetmiş kimseler olarak, meleklerin, canlarını aldıkları kimselerdir. O vakit onlar şöyle diyerek teslim olurlar: “Biz, bir kötülükten dolayı yapmıyorduk.” (Onlara): “Hayır, Allah sizin ne maksatla yaptığınızı elbette çok iyi bilendir.”
29- “O halde içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin” denir. Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!
30- Kötülüklerden sakınanlara: “Rabbiniz ne indirdi?” denilince: “Hayır indirdi” derler. Bu dünyada güzel amel işleyenlere güzel bir mükafat var. Elbette ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’tan korkanların yurdu ne güzeldir!
31- O girecekleri yer, Adn cennetleridir ki, altından ırmaklar akar. Orada Allah’tan korkanlara diledikleri nimetler vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle mükafatlandırır.
32- Takva sahipleri o kimselerdir ki, melekler, canlarını hoş ve rahat halde alırlar. “Selam size, yapmış olduğunuz güzel işlerin mükafatı olarak girin cennet’e…” derler.
33- Ancak kendilerine, ruhlarını alacak meleklerin gelmesini veya Rabbinin azab emrinin (kıyametin) gelip çatmasını bekliyorlar! Kendilerinden öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmedi, fakat onlar kendilerine zulmetmişlerdi.
34- Bunun için, sonunda yaptıklarının cezası başlarına felaket oldu ve alay edip durdukları o azap, kendilerini kuşattı.
35- Allah’a ortak koşanlar dediler ki: “Allah dileseydi, ne biz, ne atalarımız O’ndan başka hiçbir şeye tapmazdık ve O’nun emri dışında hiçbir şeyi haram kılmazdık” Kendilerinden öncekiler de böyle yaptılar. Buna karşı peygamberlerin vazifesi, ancak açık-seçik bir tebliğden, ibarettir.
36- Andolsun ki biz her ümmete, “Allah’a ibadet edin ve putlara tapmaktan sakının.” diye bir peygamber gönderdik. Allah, bu ümmetlerden
bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık hak olmuştur. Şimdi yer yüzünde bir gezip dolaşın da bakın ki, peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu bir görün?
37- (Ey Muhammed!) Sen o kâfirlerin hidayete ermelerini ne kadar istesen de Allah, saptırdığı kimseyi hidayete erdirmez. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur.
38- Kâfirler, “Allah ölen kimseyi diriltmez.” diye en kuvvetli yeminleriyle Allah’a yemin ettiler. Hayır, bu ölüleri diriltmek, Allah’ın kendisine karşı bir vaadidir. Ancak insanların çoğu bunu bilmezler.
39- Allah ölüleri diriltecek ki, o kâfirlerin, hakkında ihtilaf ettikleri şeyi onlara açıkça göstersin ve bunu inkâr edenler kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler.
40- Biz bir şeyi dilediğimiz zaman, ona sözümüz sadece “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.
41- Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, biz dünyada mutlaka onları güzel bir yere yerleştiririz. Halbuki bilirlerse ahiretin mükafatı elbette daha büyüktür.
42- O Muhacirler, müşriklerin eziyetlerine sabredenler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.
43- (Ey Peygamber!) Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bunu bilmiyorsanız Tevrat ve İncil âlimlerine sorun.
44- Biz o peygamberleri mucizelerle ve kitaplarla gönderdik. Ey Peygamberim! Sana da Kur’ân’ı indirdik ki, insanlara vahyedileni açıklayasın. Belki onlar da düşünürler.
45- Sinsice kötü tuzaklar kuranlar, Allah’ın kendilerini yerin dibine geçiremeyeceğinden, yahut bilemeyecekleri bir yerden azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular?
46- Yahut (rızık için) dolaşıp dururlarken (Allah’ın azabının) kendilerini yakalayıvermesinden emin mi oldular? Üstelik onlar, azabı engelleyici de değillerdir.
47- Yahut ta kendilerini azar azar yakalayıp helak etmesinden emin mi oldular? Şüphesiz Rabbiniz çok şefkatlidir, çok merhametlidir.
48- Onlar, Allah’ın yarattığı birtakım şeyleri görmediler mi ki? Gölgeleri Allah’ın kudretine boyun eğip secde ederek, sağa sola döner, dolaşır.
49- Göklerde ve yer yüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler, kibirlenmeden Allah’a secde ederler.
50- Kendilerine hakim olan Rabblerinden korkarlar ve emrolundukları her şeyi yaparlar.
51- Allah, buyurmuştur ki: İki ilâh edinmeyin. O, ancak bir ilâhdır. Onun için yalnız benden korkun.
52- Göklerde ve yerde olan her şey yalnız O’nundur. Din de daima O’nundur. Böyle iken, siz Allah’tan başkasından mı korkarsınız?
54- Sonra Allah bu sıkıntıyı sizden kaldırdığı zaman, bir de bakarsınız
ki, içinizden bir topluluk, hemen Rablerine ortak koşarlar.
55- Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında bileceksiniz.
55- Bunu kendilerine verdiğimiz nimete nankörlük etmek için yaparlar. Şimdi eğlenin bakalım! Fakat yakında bileceksiniz.
56- Bir de müşrikler kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden tutuyorlar mahiyetini bilmedikleri şeylere (putlara) pay ayırıyorlar. Allah’a andolsun ki, siz bu yaptığınız iftiralardan mutlaka hesaba çekileceksiniz.
57- Onlar, Allah’a kızlar isnad ediyorlar. O, bundan münezzehtir. Kendilerine ise erkek çocukları isnad ederler.
58- Halbuki onlardan birine, kız doğum haberi müjdelendiği zaman içi öfkeyle dolar, yüzü kapkara kesilir.
59- Kendisine verilen müjdenin kötülüğü, dolayısıyla kavminden gizlenir. Şimdi acaba o çocuğu zillet ve horluğa katlanarak saklayacak mı? Yoksa toprağa mı gömecek? Dikkat edin verdikleri hüküm ne kötüdür!
60- Ahirete iman etmeyenler için kötü sıfatlar var. En yüce sıfatlar ise, Allah’ındır. O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
61- Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden hesaba çekseydi, yeryüzünde kımıldayan tek canlı bırakmazdı. Fakat Allah onları, belli bir vakte kadar erteler. Müddetleri (ecelleri) geldiği zaman, onu ne bir saat erteleyebilirler, ne de öne alabilirler.
62- Müşrikler, kendilerinin hoşlanmadıkları şeyleri, Allah’a isnad ediyorlar. Dilleri, en güzel şeylerin kendilerine ait olduğunu yalan yere durmadan söyler. Hiç şüphesiz onlar için, sadece ateş vardır. Oraya en önde gidip kalacaklardır.
63- Allah’a yemin olsun ki, biz senden önce bir çok ümmetlere peygamberler gönderdik. Ne var ki şeytan, onlara amellerini bezeyip süslü gösterdi. Bugün de o şeytan, kâfirlerin dostudur. Onlar için acı bir azab vardır.
64- (Ey Resulüm!) Biz, sana bu kitabı (Kur’ânı) sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklaman için ve iman edecek topluma bir hidayet, bir rahmet olsun diye indirdik.
65- Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzüne ölümünden sonra hayat verdi. Şüphesiz ki bunda dinleyen bir millet için büyük bir ibret vardır.
66- Gerçekten süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır. Size işkembelerindeki yem artıklarıyla kandan meydana gelen, içenlere içimi kolay halis bir süt içirmekteyiz.
67- Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvalarından da hem içki, hem de güzel gıdalar edinirsiniz. Şüphesiz ki bunda aklını kullanan kimseler için büyük bir ibret vardır.
68- Senin Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin.
69- Sonra meyvaların hepsinden ye de, Rabbinin (sana) kolay kıldığı yollara gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir bal çıkar ki, onda insanlar için şifâ vardır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir millet için, büyük bir ibret vardır.
70- Allah, sizi yarattı, sonra da sizi öldürecektir. İçinizden kimi de, biraz bilgiden sonra eşyayı önceki bildiği gibi bilmesin diye, ömrün en kötü çağına kadar yaşatılır. Şüphesiz ki Allah çok bilgili ve büyük kudret sahibidir.
71- Allah, rızık yönünden bir kısmınızı diğerlerinden üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, rızıklarını ellerinin altındakilere vermiyorlar ki, onda eşit olsunlar. Durum böyle iken Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
72- Allah, size kendi cinsinizden eşler, o eşlerinizden de oğullar ve torunlar yarattı. Sizi helal ve güzel gıdalarla rızıklandırdı. Onlar, hâlâ batıla mı inanıyorlar? ve Allah’ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
73- Müşrikler, Allah’ı bırakıp, göklerden ve yerden kendileri için
hiçbir rızka sahip olmayan ve sahip olmaya da güçleri yetmeyen şeylere taparlar.
74- Artık Allah’a ortaklar koşmayın. Çünkü Allah, (eşi bulunmadığını) bilir, siz bilmezsiniz.
75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıkdan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah’a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler.
76- Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?
77- Göklerin ve yerin gaybını bilmek Allah’a aittir. Kıyametin kopuşu yalnız bir göz kırpması veya daha az bir zamandan başkası değildir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
78- Allah sizi annelerinizin karnından çıkardığı zaman hiçbir şey bilmiyordunuz. Şükredesiniz diye size işitme (duygusu), gözler ve gönüller verdi.
79- Göğün boşluğunda Allah’ın emrine boyun eğdirilerek uçuşan kuşlara bakmadılar mı? Şüphesiz bunda inanan bir toplum için âyetler (ibretler) vardır.
80- Allah size evlerinizden bir huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların derilerinden gerek yolculuğunuzda ve gerekse konaklama zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız hafif evler (çadırlar v.s.) ve yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar (giyinecek, kuşanacak, serilecek ve döşenecek) bir eşya ve ticaret malı yaptı.
81- Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve sizin için dağlarda barınaklar yarattı. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyan elbiseler (zırhlar) yarattı. İşte böylece Allah müslüman olasınız diye üzerinize nimetini tamamlamaktadır.
82- Buna rağmen eğer yüz çevirirlerse, ey Muhammed! Artık sana düşen sadece açık bir şekilde tebliğden ibarettir.
83- Hem Allah’ın nimetini bilirler, sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu kâfir kimselerdir.
84- Her ümmetten bir şahid getireceğimiz gün, artık kâfirlere ne izin verilecek, ne de onlardan özür dilemeleri istenecektir.
85- O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, artık onlardan ne azab hafifletilir, ne de onlara süre verilir.
86- Ve o Allah’a ortak koşanlar, ortak koştuklarını (putları) gördükleri zaman: “Rabbimiz! İşte bunlar, seni bırakıp da kendilerine taptığımız ortaklarımızdır” diyecekler. Koştukları ortaklar da onlara; “Siz mutlaka yalancılarsınız” diye söz atarlar.
87- O gün Allah’a teslim bayrağını çekerler, bütün o uydurdukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolup gitmişlerdir.
88- İnkâr eden ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, diğer kimseleri de bozdukları için onlara azab üstüne azab artırdık.
89- Biz o gün, her ümmet içinde, kendilerinden kendi üzerlerine bir şahit göndereceğiz. Seni de onların üzerine şahit getireceğiz. Bu kitabı da, her şeyi açıklayan ve müslümanlara doğruyu gösteren bir rehber, bir rahmet kaynağı ve bir müjdeleyici olarak indirdik.
90- Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehyeder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir.
91- Bir de anlaşma yaptığınızda Allah’ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah’ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
91- Bir de anlaşma yaptığınızda Allah’ın ahdini yerine getirin ve pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın. Allah’ı üzerinize şahid tuttuğunuz halde, nasıl olur da bozarsınız! Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı bilir.
92- Bir ümmet, diğer bir ümmetten (sayıca ve malca) daha çok olduğu için, yeminlerinizi aranızda aldatma vasıtası yaparak, ipliğini sağlamca eğirdikten sonra onu söküp bozmaya çalışan kadın gibi olmayın. Allah sizi
bununla imtihan eder ve şüphesiz hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri kıyamet günü size mutlaka açıklayacaktır.
93- Allah dileseydi elbette hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat Allah dilediğini saptırır ve dilediğine de hidayet verir. Şüphesiz ki, (kıyamet gününde) bütün yaptıklarınızdan sorumlu tutulacaksınız.
94- Yeminlerinizi aranızda aldatma ve fesada vasıta edinmeyin, sonra sağlam basmışken bir ayak kayar da Allah yolundan saptığınız için, dünyada kötü azabı tadarsınız. Ahirette de size büyük bir azab olur.
95- Allah’ın ahdini az bir bedel karşılığında değişmeyin. Eğer bilirseniz muhakkak ki Allah katındaki sevap sizin için daha hayırlıdır.
96- Sizin yanınızdaki dünya malı tükenir, Allah’ın katındakiler ise tükenmez. Muhakkak ki biz, Allah yolunda sabredenleri, yaptıkları amelin daha güzeliyle mükafatlandıracağız.
97- Erkekten ve dişiden, mümin olarak kim iyi amel işlerse muhakkak onu güzel bir hayat ile yaşatacağız ve yapmakta oldukları amellerin daha güzeliyle mükafatlarını elbette vereceğiz.
98- Şimdi Kur’ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
99- Şüphesiz ki iman edip de Rablerine tevekkül edenler üzerinde o şeytanın hiçbir nüfuzu yoktur.
100- Şeytanın nüfuzu, ancak onu dost edinenlere ve Allah’a ortak koşanlaradır.
101- Biz bir âyeti değiştirip yerine başka bir âyet getirdiğimiz zaman Allah ne indirdiğini pek iyi bilmiş iken kâfirler Peygambere: “Sen, ancak bir iftiracısın” dediler. Hayır öyle değil; onların çoğu bilmezler.
102- (Ey Muhammed!) Onlara de ki: “Kur’ân’ı Cebrail, iman edenlere sebat vermek, müslümanlara bir hidayet ve bir müjde olmak için Rabbinin katından hak olarak indirdi.
103- Muhakkak biliyoruz ki kâfirler: “Kur’ân’ı Muhammed’e bir insan öğretiyor” diyorlar. Peygambere öğretiyor zannında bulundukları kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur’ân ise apaçık bir Arapçadır.
104- Allah’ın âyetlerine iman etmeyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlara can yakıcı bir azab vardır.
104- Allah’ın âyetlerine iman etmeyenleri, muhakkak ki Allah hidayete erdirmez ve onlara can yakıcı bir azab vardır.
105- Yalanı ancak Allah’ın âyetlerine inanmayanlar uydurur. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.
106- Kalbi iman ile sükûnet bulduğu halde (dinden dönmeye) zorlananlar dışında, her kim imanından sonra küfre kalbini açarsa, mutlaka onların üzerine Allah’tan bir gazab gelir ve kendilerine çok büyük bir azab vardır.
107- Bu (azab) şundan dolayıdır ki, onlar, dünya hayatını sevmiş ve onu ahirete tercih etmişlerdir. Allah da kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.
108- Bunlar, o kimselerdir ki; Allah kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Ve onlar, gafillerin ta kendileridir.
109- Hiç şüphesiz onlar, ahirette perişan olup hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
110- Sonra şüphesiz Rabbin, eziyet edildikten sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabreden kimselerin yardımcısıdır. Bunlardan sonra Rabbin elbette çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
111- O gün, herkes nefsini kurtarmak için uğraşarak gelir ve herkese yaptığı işin karşılığı tamamiyle ödenir ve hiç kimseye de zulmedilmez.
112- Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini (felâketini) tattırdı.
113- Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.
114- Artık Allah’ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah’ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O’na ibadet edecekseniz.
115- O size ancak ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına kesilenleri haram kıldı. Her kim bu haram şeyleri yemeye mecbur kalırsa (başkasının hakkına) saldırmadan ve aşırı gitmeden yiyebilir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
116- Dillerinizin yalan vasfetmesi ile: “Şu helaldir, şu haramdır” demeyin; aksi halde Allah’a iftira etmiş olursunuz. Şüphesiz Allah’a yalan uyduranlar asla kurtulamazlar.
117- Onlar için dünyada pek az bir menfaat var, ahirette ise çok acıklı bir azab vardır.
118- Sana anlattıklarımızı, daha önce yahudilere de haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmemiştik. Fakat onlar kendi kendilerine zulmetmişlerdi.
119- Sonra şüphe yok ki Rabbin, bir cahillikle günah işleyip ardından tevbe eden ve durumunu düzelten kimseleri bağışlar. Şüphesiz ki Rabbin, bu tevbeden sonra Gafurdur, Rahîmdir (çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.)
120- Şüphesiz İbrahim Allah’a itaat eden, Hakk’a yönelen bir önderdi. Ve hiçbir zaman müşriklerden olmadı.
121- Allah’ın nimetlerine şükredendi. Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.
122- Ve biz ona (İbrahim’e) iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de salihlerdendir.
123- Sonra da (ey Muhammed!) sana: “Hakk’a yönelen ve müşriklerden olmayan İbrahim’in dinine tabi ol” diye vahyettik.
124- Cumartesi günü (avlanmamak), ancak onda ihtilafa düşenlere farz kılındı. Şüphesiz Rabbin onların ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında kıyamet günü, aralarında elbette hükmünü verecektir.
125- (Ey Resulüm!) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır! Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete kavuşanları da en iyi bilendir.
126- Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azab ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
127- (Ey Peygamber!) Sabret! Sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan dolayı üzülme! Kurdukları tuzaklardan telaş edip sıkıntıya düşme!
128- Şüphesiz Allah, takva sahipleri ile ve iyilikte bulunanlarla beraberdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir