Modern Dünyaya Karşı Müslümanların Tavrı: İslâmî Bir Perspektif

Modern Dünyaya Karşı Müslümanların Tavrı: İslâmî Bir Perspektif

Giriş

Batı medeniyetinin dünya sahnesine çıkarak baskın bir güç haline gelmesi, Batı dışı toplumlar için ciddi bir meydan okumadır. Özellikle İslam toplumları, Batı’nın sekülerleşmiş modern değerleriyle yüzleşirken bu karşılaşmanın hem teorik hem de pratik boyutlarını sorgulamaktadır. Bu makale, Batı’nın ekonomik ve kültürel etkileri karşısında Müslüman toplumların duruşunu, İslam’ın temel prensipleri çerçevesinde irdelemeyi amaçlamaktadır.

Modernlik ve Batı Medeniyeti

Batı’nın modernlik anlayışı, sekülerleşme ve sınırsız bir maddi gelişim arayışına dayanır. Bu gelişimin arkasında, diğer toplumların kaynaklarının sömürülmesi ve Batı dışı toplumların kültürel olarak baskı altına alınması yatmaktadır. Batı’nın güç anlayışı, doğal kaynakların sömürülmesi ve küresel ticari ağlar üzerinden hüküm sürme arzusu üzerine kuruludur. Batı’nın bu yönüyle öne çıkardığı seküler modernlik, Müslüman toplumlar üzerinde derin bir etki bırakmış ve bu toplumlar içinde modernliği sorgulayan bir bilinç gelişmiştir.

Müslümanlar ve Modernite

İslam, insanın varoluşunu anlamlandırması için bir rehberdir ve Müslüman bireylere, hayatlarını Kur’an ve Sünnet ilkelerine göre tanzim etmelerini önerir. Batı’daki seküler modernlikten farklı olarak İslam, varoluşun merkezine Allah’a olan bağlılığı ve ahiret bilincini koyar. Batı kültürünün aksine, Müslüman toplumlar için zaman ve mekân kavramları, sadece dünyevi değil, aynı zamanda ahirete dönük bir sorumluluğu ifade eder. Bu nedenle, Batı’nın tüketimi teşvik eden kültürü Müslümanlar için ahlâkî bir sorgulamayı gerektirmektedir.

Modern Dünyada Müslümanların Direnişi

Modern Batı medeniyeti, tüketimi teşvik eden bir yapıya sahiptir ve insanı maddeye bağımlı hale getiren bir sistem sunar. Bu bağlamda, Müslüman toplumların Batı’nın maddiyat eksenli değerlerini benimsemeleri, kendi değerleriyle çelişir. İslam, ekonomik faaliyetlerde dahi adalet ve dengeyi öğütler ve aşırı tüketim ile lüks yaşamı yasaklar. Batı’nın dayattığı güç anlayışına karşı, Müslümanlar için gerçek güç, Allah’a olan bağlılık, toplumun refahı ve adaletin tesisiyle mümkündür. Batı medeniyetinin aksine İslam, kaynakların paylaşımını, infakı ve sosyal adaleti esas alır.

Sonuç

Batı medeniyeti, seküler değerleri ve maddiyatı merkeze alan yapısıyla, Müslüman toplumların zihni ve pratik düzeyde dikkatle yaklaşması gereken bir tehdittir. Modern Batı’nın dayattığı tüketim kültürü, İslam’ın ahlâkî ilkeleriyle çelişmektedir. Müslümanların, güç ve iktidar anlayışlarını Batı’nın değerleri yerine İslam’ın değerleri doğrultusunda yeniden düşünmeleri gerekmektedir. İslam toplumları, kaynakları sömürmeden, sosyal adaleti ve ahlâkî değerleri koruyarak, hem kendileri hem de insanlık için daha adil ve dengeli bir dünya inşa edebilirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir