İDRİS GÖKALP

MUTEDİL DAVRANMAK

MUTEDİL DAVRANMAK

(Bir gün) Resulüllah (s.a.s.) abdest almakta olan Sa‘d (b. Ebu Vakkas)’ın yanına uğradı ve (abdest aldığı sırada suyu gereğinden fazla kullandığını görünce ona) “Bu ne israf!” dedi. Sa‘d, “Abdestte de israf olur mu?” diye sorunca Resulüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Evet, akan bir nehir kenarında olsan bile (haddinden fazla tüketirsen abdestte de) israf olur!”

(İbn Mace, Tahâret, 48 [425].)

Sözlükte, “haddi aşma, hata, cehalet, gaflet” gibi anlamlara gelen, “seref” kökünden türetilmiş olan “israf”, genel olarak inanç, söz ve davranışta dinin, aklın veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, özellikle mal veya imkânları meşru olmayan amaçlar için saçıp savurmayı ifade eder. (İbn Manzur, Lisânü’l-‘arab, “srf” md.) İsrafçı kişiye “müsrif” denir. İmam Gazali’nin ifadesine göre harcama yapılması gereken yerde harcama yapmamak “cimrilik”, harcama yapılmaması gereken yerde harcama yapmak “israf”, ikisinin arasında dengeli harcamak ise “cömertlik”tir. (Gazali, İhya, 3/259.)

İslam dini, Müslümanın davranışlarındaki aşırılıkları itidalden sapma olarak değerlendirmiştir. Aşırı uçlardan biri “ifrat” diğeri de “tefrit”dir. İfrat, gereğinden fazla (aşırı) olma; tefrit ise yetersizlik ve ihmalkârlık anlamına gelmektedir. İsraf etmek “ifrat”, cimrilik yapmak da “tefrit” olup ikisi de yasaklanmıştır. Bunların ortası ve yapılması istenen davranış ise “itidal”, yani cömert davranıp dosdoğru (sırat-ı müstakim) ve dengeli hareket etmektir. (Furkan, 25/67.)

Kur’an-ı Kerim’de aşırılıktan kaçınmayı ve mutedil olmayı tavsiye eden (Hud, 11/112; Furkan, 25/67.) Yüce Rabbimiz, Müslümanları “vasat bir ümmet” (Bakara, 2/143.) olarak nitelemiş; Hz. Peygamber de (s.a.s.) bunu, “mutedil bir ümmet” (Tirmizi, Tefsîru’l-Kur’ân, 3 [2961].), yani her şeyin hakkını veren, aşırılıklardan uzak duran, orta yolu takip eden mutedil ve adalet sahibi bir toplum olarak açıklamıştır.

Yüce Allah cimriliği yasaklamış, infakta bulunmayı emretmiş, infak ederken bile israfta bulunmayı ve saçıp savurmayı şöyle yasaklamıştır: “Ey Âdemoğulları! Her mescid(e gidişiniz)de güzel elbiselerinizi giyin, yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31.); “Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma! Çünkü savurganlar şeytanların dostlarıdır. Şeytan da Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 17/26-27.); “Eli sıkı olma, ölçüsüzce eli açık da olma; sonra kınanacak, kendi kendine hayıflanacak duruma düşersin!” (İsra, 17/29.) Bunun yanı sıra Rabbimiz mutedil davranan müminleri şöyle övmüştür: “(Rahman’ın has kulları) harcama yaptıkları zaman ne saçıp savururlar ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında makul bir dengeye göre olur.” (Furkan, 25/67.) Buna göre yeme içme, giyinme,
çalışma, harcama ve tasarruf gibi hayatın her alanında mutedil ve dengeli olmalıyız.

İsraf ettiğimiz şeylerin başında zaman gelmektedir. Günümüzde zamanın en çok heba ve israf edildiği alan ise sosyal medya ve internet ortamıdır. Dolayısıyla bu konuda olabildiğince dikkatli olunmalıdır. Yüce Allah, asra yani zamana yemin ederek şöyle buyurmaktadır: “Asra (zamana) yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr, 103/1-3.) Asr suresinin içerdiği mananın önemine binaen olacak ki Hz. Peygamber’in (s.a.s.) ashabından iki kişi birbiriyle karşılaştıklarında biri diğerine Asr suresini okumadan, sonra da biri diğerine selam vermeden ayrılmazlardı. (Taberani, el-Mu‘cemü’l-evsat, 5/215 [5124].)

Sağlık ve zaman nimetinin önemi hakkında Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmaktadır: “İki nimet vardır ki insanların çoğu (onları değerlendirme hususunda) aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” (Buhari, Rikak, 1 [6412].) Aslında İslam’a göre boş vakit yoktur, boşa harcanan vakit vardır. Eğer zamanı iyi tanzim edip hedeflerimiz yönünde kullanamıyorsak zaman bizi kullanıyor ve her gün, ömrümüzden yiyip bitiriyor demektir. Zira zaman nimeti âdeta keskin bir kılıç gibidir; onu kullanan kazanır, kullanamayan ise kaybeder. Bu bağlamda İmam Şafi şöyle demiştir: “… Zaman kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser. Sen kendini hak ile meşgul etmezsen batıl seni işgal eder.” (İbn Kayyım, Medâricü’s-sâlikîn, 3/124-125.) Müslümana düşen “İbnü’l-vakt” yani “vaktin çocuğu” olarak içinde bulunduğu zamanını şuurlu, verimli ve hakkını vererek geçirmektir. Aksi hâlde akıp giden zaman, boşa harcanmış ve heba edilmiş servet olmaktadır. İbadet yaparken bile aşırılığa kaçmak hoş karşılanmamıştır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) Sa‘d b. Ebu Vakkas’ın (r.a.) abdest aldığı sırada suyu gereğinden fazla kullandığını görünce ona, “Bu ne israf!” demiş, Sa‘d ise “Abdestte de israf olur mu?” diye sormuştu. Bunun üzerine Allah Resulü (s.a.s.), “Evet, akan bir nehir kenarında olsan bile (haddinden fazla tüketirsen abdestte de israf olur)!” (İbn Mace, Taharet, 48 [425].) buyurarak bu konudaki hassasiyetini ortaya koymuştur.

“Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; sevdirin, nefret ettirmeyin!” (Buhari, İlim, 11 [69]; [Müslim, Cihad ve siyer, 8 [1734].) şeklinde ümmetini irşad eden Sevgili Peygamberimiz, buna aykırı davrananları uyarmıştır. Örneğin, imamlık yaptığında namazı çok uzatan Muaz b. Cebel (r.a.) kendisine şikâyet edilince ona çok kızmış ve “Ey insanlar! İçinizde (cemaatle namazdan) nefret ettiren kimseler vardır. Sizden kim insanlara namaz kıldırırsa namazı (bıktırmayacak şekilde) hafif kıldırsın. Çünkü cemaat arasında ihtiyar, zayıf ve ihtiyaç sahibi kimseler vardır.” (Buhari, Ahkâm, 13 [7159]; İlim, 28 [90]; Müslim, Salât, 182 [466].) buyurarak imamlıkta mutedil davranmayan kimseleri uyarmıştır. Kendisi de namazını ve hutbesini orta uzunlukta tutarak ashabına örnek olmuştur. (Müslim, Cuma, 41 [866].) Ayrıca namazları fazla uzatmayı hoş görmediği gibi alelacele baştan savma bir şekilde kılınan namazın kabul olmayacağını belirtmiş ve namazların tadil-i erkâna riayet edilerek kılınmasını emretmiştir. (Buhari, Ezan, 122 [793]; Müslim, Salât, 45 [397].)

Kısacası; bize emanet olarak verilen yer altı ve yer üstü zenginlikleri, maddi manevi nimetleri ve imkânları israf etmeden yerli yerince kullanmalı; zaman, emek, ekmek, yiyecek, içecek, giyecek, su ve enerji kullanımında israftan kaçınıp mutedil olmalı, sahip olduğumuz ihtiyaç fazlası malları ise muhtaç insanlara ulaştırmalı, böylece onların da mutlu olmalarını sağlayıp Rabbimizin rızasını kazanmaya gayret etmeliyiz. Yüce Allah cümlemizi cimrilik ve israftan kaçınıp mutedil hareket eden kâmil müminlerden eylesin…

 

Dr. Ahmet OĞUZ

Suudi Arabistan Cidde Din Hizmetleri Ataşesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir