NEBEVÎ AİLEDE İMAN EĞİTİMİ 

NEBEVÎ AİLEDE İMAN EĞİTİMİ 

Hayatın devam etmesi ve anlam kazanması nesli korumaya bağlıdır. Nesli korumak ise doğum öncesi ve doğum sonrası bazı tedbirleri gerektirir. Bütün semavî dinler gibi İslam da çocuk eğitiminde bu tedbirleri hedef edinir. Bu hedefe ulaşmak ise çocuğun bütün gelişim alanlarını dikkate almakla olur.

Ruhen ve bedenen sağlıklı nesillere sahip olabilmek için çocukların gelişimlerini gerçekleştirmelerine elverişli ortamlar sağlamak yetişkinler için bir görevdir. Yetişkinlerin çocuklarla olan ilişkileri nasıl çocuk yetiştirileceğinin habercisidir. Kendisini örnek almak durumunda olduğumuz Hz. Peygamberin, çocuklara öncelikle temel dinî terbiyelerini verdiğini, onlara karşı büyük bir sevgi ve hoşgörü içerisinde olduğunu, onlara değer verdiğini, onlarla selamlaşıp hâl hatır sorduğunu, isteklerini dikkate aldığını, aralarında adaleti gözettiğini hatta onlarla şakalaştığını görmekteyiz. [1]

Çocuğun temel dini eğitimini alması öncelikle baba, anne, dede, sağduyulu müminler ve devlet yöneticisinin sorumluluğundadır.[2]

İlim öğrenme ve öğretmenin temel hedefi ahiret saadetini temin etmek olmalıdır. Dünyevî amaç ve hedeflerin temel alınması bu gayeyi saptırır.[3]

1. SAĞLIKLI BİR NESİL İÇİN İLK ADIMLAR

Kuşkusuz; ancak sağlam temellere dayalı aile ortamında sağlıklı nesiller yetişebilir. Bu yüzden Hz. Peygamber evliliğe atılacak ilk adımların sağlam olması gerektiğine dikkat çekmiş. Temelleri sağlam atılmış olan aile ortamında yetişen nesillerin önemini vurgulamıştır. Geçici heves ve amaçlarla kurulmuş olan ailelerin dağılması ân meselesidir. Çünkü esas alınan faktörün ortadan kalkması beraberliğin sona ermesi anlamına gelir.

  1. Halis Bir Niyetle İlk Adım

Hz. Peygamber, evlenecek adaylarda öncelikli olarak göz önünde bulundurulacak faktörün mal, mülk, güzellik ve soy-soptan ziyade dinî bütünlük ve ahlakî güzellik olması gerektiğini belirtmiştir. [4] Ahlakî güzellik devamlılığı olan bir unsurdur. Ne mal, ne güzellik gibi her ân zevale mahkûm olma ihtimali olan unsurlara benzemez. Soy sop ise her zaman avantajlı bir unsur değildir. Nice vezirlerden rezil; rezillerden de vezirlerin doğduğu rastlanan dünya gerçekleridir. Kişinin kendi özünde olan güzellik ise Hz. Peygamber’in esas alınmasını tavsiye ettiği ve öncelediği önemli bir dinamiktir.

  1. Doğum Öncesi

Hz. Peygamber’in tavsiye ettiği kriterlerle evlenen çiftler, artık ilahî ikram hazinesinden salih ve sağlıklı bir evlat beklemeye başlarlar. İşte bu devrede bilhassa ceninin bedeninde yer alacak ve temelini oluşturacak temel gıdanın helal olmasına dikkat etmeleri gerekir.[5] Haram ile beslenen bedenlerden hayır ve bereket beklemek hayaldir. Hamilelik döneminde alınan gıdaların cenine kemik ve kan olduğu; yani şekillenmesini sağladığı izahtan varestedir. Bu yüzden helal lokma sağlıklı ve salih cenin için önemli bir etkendir.

  1. Doğumdan Sonra

Büyük bir ilahî ikram olan çocuk dünyaya geldikten sonra elbette tıpkı hamilelik döneminde olduğu gibi alacağı sütün de helal gıda ve temiz lokmadan olmasına dikkat edilir. Yaklaşık iki senelik emzirme dönemi hassasiyetin dorukta olması gerektiği dönemdir. “Helal süt emmiş” tabiri halkımızın dilinden düşmeyen bir darb-ı meseldir. Hatta olumsuz ve asi insanlar için “haramzade” ya da “haram süt emmiş” tabirleri kullanılır.

Dünyadaki ilk nefesini alıp vermeye başlayan bebek dualarla, şükürlerle ve sevgiyle karşılanır. Özellikle ikram-ı ilâhiye rıza göstermek her müminin şanıdır. Cahiliye dönemi kalıntıları gibi erkek-kız ayırımı yapmak sadece gafletin ve manevî körlüğün eseridir. Bu yüzden Hz. Peygamberin de yaptığı gibi ona dua etmek, sağ kulağına ezan sol kulağına ikamet okumak, yedinci gününde ona güzel bir isim verip imkânlar ölçüsünde akikasını tasadduk etmek yapılması güzel olan davranışlardır.[6] Bu ikram ve ihsanın en güzel şükranıdır.

2. HZ. PEYGAMBER’DE İMAN EĞİTİMİNİN TEMELLERİ

Çocuklarla içten ve samimi insani ilişkiler kuran Hz. Peygamber, onların eğitiminde temel bazı esaslar öne çıkarır. Bu esaslar incelendiğinde bunların insanın şekillenmesinde önemli yer aldığı fark edilecektir. Genel itibariyle Hz. Peygamberin şu prensipleri öncelediği görülecektir: İman esaslarının öğretimi, ibadet eğitim ve öğretimi, Kur’ân-ı Kerîm öğretimi, temel alışkanlıkları kazandırma, temel gelişimlerini dikkate alma. Bu prensipler bir insanın yetişmesinde hayatî ehemmiyet taşır.

2.1. İman Esaslarının Öğretimi

Çocuklara iman esaslarının öğretiminden; Allah’ı kendi seviyelerinde tanımaları ve diğer iman esaslarını bilip kabullenmeleri, yine bu çerçevede Allah-kâinat-insan arasındaki ilişkiyi, basitten karmaşığa doğru kavrayabilecek entelektüel birikimi elde edebilmeleri anlaşılabilir. Bu hedefe ulaşabilmek için Hz. Peygamber her fırsatta çocukların tazecik kalplerine İslam inancını yerleştirmek için uğraşmış, hatta ilk konuşmaya başlayan çocuklara dahi imanla ilgili kelimeleri ve cümleleri tekrarlamıştır. Bu kelime ve cümlelerden bazıları şunlardır:

“Allah’tan başka ilah yoktur.”[7]

“Allah’a inandım ve tağutu reddettim.”[8]

İlk cümlelerini imanî ifadelerle taallüm eden insanın, yolunu şaşırması zor bir ihtimaldir. Zira küçük yaşta elde edilen bilgiler taş üzerine yapılan kazı gibidir. Taşın üzerinde nakışların kolayca silinmediği bilinen bir husustur. Atalarımızın “ağaç yaş iken eğilir” sözü bu gerçeğe işaret etmektedir. İman hem nurdur hem kuvvettir. Çocuğun bedeninde yer alan imanî duygular ona hayat ve şekil verir. Temeli sağlam atılan binanın ya da kökleri sağlam olan ağacın yıkılma veya çürüme tehlikesi geçirmesi beklenmeyen bir husustur. Olağandışı durum ve istisnalar elbette bahsimizin haricindedir.

Buna göre temeli yıkılmış bir binayı boyamak yıkılmasını engellemediği gibi, kökleri çürümüş olan ağacın yapraklarını ilaçlamak da kurumasını engellemez.

2.2. İbadet Eğitimi

Hz. Peygamber’in çocukların ibadet eğitimi ve öğretiminde de aynı hassasiyeti gösterdiğini, rehberlik ettiğini uygulamalardan ve hadis-i şeriflerden anlamaktayız.

Hz. Enes anlatıyor:

“Oğulcuğum abdestini tam ve güzelce al ki ömrün uzun olsun. Koruyucu melekler de seni sevsin ve korusun.”

“Enes! Gusül abdesti alırken güzelce yıkan. Saç diplerini iyice ıslat ve tenini de güzelce temizleyerek yıka. Şayet böyle yaparsan, yıkandığın yerden ayrılırken günah ve hatalardan arınmış olarak çıkarsın.”[9]

Hz. Hasan da Peygamberimizin kendisine şu şekilde tavsiyede bulunduğu haber vermektedir:

“Hasan! Beş vakit namazını aksatmadan kıl. Sana şüpheli gelen her şeyi terk et. İçinde şüphe uyandırmayan şeye yönel. Çünkü doğruluk insanın gönlüne huzur verir. Yalan ise huzursuzluk uyandırır.”[10]

Hz. Peygamberin küçük yaşlarda ibadeti tavsiye ve telkin etmesi elbette kişide huy ve karakter olarak yerleşmesi gayesine matuftur. Çocuk yaşta ibadet şuuruna eren insanın nefsine namaz-oruç ağır gelmez. Belli bir yaştan sonra nefsi ikna ve istihdam etmek gerçekten son derece zor ve müşkilatlıdır.

2.3.Kur’ân-ı Kerîm Öğretimi

İnsanların İslam dininin en temel kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm’den istifade edebilmeleri için, onu çokça okumaları ve anlamaları gerekmektedir. Dolayısıyla yetişkiniyle genciyle herkesin Kur’ân-ı Kerîm’i okuması için Hz. Peygamber büyük gayretler göstermiştir. Hz. Peygamber’in Bedir esirleri içerisinde okuma yazma bilenlerden maddî büyük meblağlar yerine, müslümanların çocuklarından on kişiye okuma yazma öğretmelerini fidye olarak kabul etmesi, çocukların Kur’ân-ı Kerîm okumasını öğrenmelerine büyük önem verdiğinin göstergesidir. Konuyla ilgili olarak hadis kaynaklarında çok geniş bilgi bulunmaktadır:

“Çocukları üç hususta yetiştirin; Peygamber sevgisi, Ehl-i Beyt’in sevgisi ve Kur’ân okutulması. Çünkü Kur’ân hafızları hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet günü, Peygamberlerle ve Asfiyalarla beraber Allah’ın gölgesindedirler.”[11]

“Oğulcuğum (Hz. Enes); Kur’ân kıraatinden gafil olma, çünkü Kur’ân ölü kalbe hayat verir, kötü ve çirkin şeylerden, bir de haddi aşmaktan korur.”[12]

Elbette Kur’ân-ı Kerim okunmak ve hayata yansıtılmak için indirilmiştir. Ümmetin her ferdi temel kitabını öğrenme, okuma ve yaşama noktasında kendisini sorumlu ve görevli bilmelidir. İlahî mesaja muhatap olmak insanın değerine değer katar. Dünyevî bir makam sahibiyle görüşmenin insanı ne kadar mutlu ettiği bilinmektedir. Yüce yaratıcıya muhatap olmak ise şan ve şerefin doruk noktasıdır. Hiçbir noktada yaratıcı ile yaratılan arasında bir karşılaştırma yapılamayacağı gibi[13]  muhatabiyet bağlamında da bir benzetme ve karşılaştırma yapılamaz. Bu yüzden yukarıda da ifade ettiğimiz gibi yüce Yaratıcı ile muhatap olmak paha biçilmez bir onurdur ve bu da Kur’ân-ı Kerim okumakla sağlanır.

Bu yüzden Hz. Peygamber Kur’ân eğitimine büyük önem vermiş ve bunun küçük yaşlarda başlatılmasını istemiştir.

2.4. Temel Alışkanlıklar

Çocukların iman, ibadet vb. eğitimleri üzerinde duran Hz. Peygamber, onların temel alışkanlıkları kazanmaları üzerinde de durmakta ve rehberlik etmektedir. Bunlardan bazılarını; “Yemeğe başlamadan önce ve yedikten sonra ellerin yıkanması, besmele ile başlayıp dua ile bitirilmesi, yüzükoyun yatarken yemek yenilmemesi, suyun üç solukta içilmesi, sofraya konan yemek hoşa gitmese dahi tenkit edilmemesi, ekmeğin küçük parçalara bölünmesi, soğan ve sarımsak gibi koku yapan gıdaların çiğ olarak yenilip etrafın rahatsız edilmemesi, suyun; bardağın kırık yerinden içilmemesi, yemeğin çok sıcak yenilmemesi… şeklinde sıralayabiliriz.[14]

Çocuklara kazandırılacak diğer bir alışkanlık ise düzenli uykudur. Hz. Peygamber’in; gerektiğinde çocukların; gündüz uykularını almaları, akşam yatarken, sabah kalkınca ağız ve diş temizliklerinin yapılması gibi konular üzerinde durduğunu hadislerden biliyoruz.[15]

Bütün bunların insan sağlığı bakımından önemli olduğu bilinmektedir.

Hz. Peygamber çevresindeki çocuklara günlük işlerde bazı görevler vererek onları hayata hazırlamayı da hedeflemiştir. Hz. Enes’in bildirdiğine göre Hz. Peygamber çocuklara ayakkabıları düzeltmek, abdest için su ve leğen hazırlamak, misafirlere içecek dağıtmak, mektup dağıtmak gibi görevler vermiştir.[16]

Küçük yaşlarda hayat şartlarına alışan insan büyüdüğünde sıkıntı çekmez. Kişinin kendi hizmetlerini görebilmesi önemli bir durumdur.

2.5. Temel Gelişim

Hz. Peygamber çevresindeki çocuklara günlük işlerde bazı görevler vererek onları hayata hazırlamayı hedeflediğini yukarıda ifade ettik. Tıpkı bunun gibi Hz. Peygamberin; çocukların temel gelişimlerini de önemsediğini görüyoruz.

Nitekim Hz. Hasan’ın yedi ve Hz. Hüseyin’in altı yaşlarında iken Hz. Peygamber’in huzurunda ok atma müsabakası yaptıklarını, başka bir seferinde güreştiklerini, yine Hz. Peygamber’in yüzmeyi teşvik ettiğini, çocuklara biniciliğin de öğretilmesini ve yapılan müsabakalara götürülmelerini tavsiye ettiğini hadislerden öğrenmekteyiz. “Toprak çocukların ilkbaharıdır” buyurarak, onların gelişimlerinde büyük rolü olan tabiatla iç içe oyun oynamalarının önemi üzerinde durmuştur. Yalandan uzak ve arı duru bir dil terbiyesi kazanmalarını önerdiğini yine hadislerden anlamaktayız.[17]

Hz. Peygamber’in henüz küçük yaşta olan İbn Seyyad’ı muhatap alarak kendisinin Allah’ın elçisi olduğunu kabule çağırdığını, yine hizmetinde bulunan Yahudi çocuk hastalanınca onu ziyarete gittiğini ve İslâm’a davet ettiğini, çocuğun da babasından izin alarak müslüman olduğunu kaynaklardan okumaktayız.[18]

Bütün bu anlatılan örnekler, Hz. Peygamber’in çocuklara karşı davranışlarının çocuğu sevme, psiko-sosyal gelişimini sağlama, kişilik kazandırma, zihnî vb. gelişimlerini sağlama gibi pedagojik ve psikolojik hedefleri de dikkate aldığını göstermektedir.

Sevgi gören sevgi gösterir. Baskılı bir hayat yaşayan sosyo-psikolojik problemler yaşar. Hz. Peygamberin bize sevgi ve paylaşımı telkin etmesi huzurlu bir hayatın teminatıdır.

SONUÇ

Her noktada olduğu gibi çocuk yetiştirme ve terbiye etme alanında da Hz. Peygamber bizim için rol modeldir.

Sonuç olarak çocuklarını iyi birer müslüman bireyler olarak yetiştirmek isteyen anne-babalar, günün şartlarına göre gerekli bilgi ve becerileri onlara kazandırmaya çalışırken, yukarıda anlatılan temel prensipler dâhilinde hareket etmelerinin Hz. Peygamberi örnek alma adına uygun olacağını söyleyebiliriz.

KAYNAKÇA

Buḫârî, Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. İsmâʿîl b. İbrâhîm el-Cu‘fî. el-Câmi’u’l-Müsnedi’s-Sahîhi’l-Muhtasar min Umûri Resûlillâh Sallallahü ‘Aleyhi ve Sellem ve Sünenihî ve Eyyâmih. Thk. Muḥammed Züheyr en-Nâṡir. 1. Bs, 9 Cilt. Beyrût: Dâru Ṭavḳü’n-Necât, 1422/2001.

Canan, İbrahim. Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye. 1. Bs, 1 Cilt. Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1980.

Mâce, İbn. Sunenu İbn Mâce. t.y.

Nesâî, Ebû ʿAbdurraḥmân Aḥmed b. Şuʿayb b. Alî el-Ḫorâsânî. es-Sünenü’l-Kübrâ. Thk. Hasen ’Abdülmün’îm. 10 Cilt. Beyrût: Müessesetü’r-risâle, 1421/2001.

Siirdi, Molla Halil es-. Arabî Nehcu’l-Enâm. Nşr. M. Cüneyt Gökçe. 1. Bs. Şanlıurfa: Elif Matbaacılık, 2017.

Tâhir el-Cezâirî, Tâhir b. Muhammed Sâlih b. Ahmed es-Sem‘ûnî el-Hasenî el-Cezâirî. el-Cevahiru’l-Kelamiyye. 1. Bs. Şanlıurfa: Elif Matbaacılık, 2017.

Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre (Yezîd) et-. Sünenü’t-Tirmizî. Thk. Ahmed Muhammed Şakir. 5 Cilt. Dâru İhyâu’t-türâs el-Arabî, t.y.

* Bu makalenin aslı; önce 18 Kasım 2019 tarihinde Şanlıurfa’da düzenlenen “Hz. Peygamber ve Aile” temalı II. Uluslararası Mevlid-i Sempozyumuna “Nebevî Aile’de İman” başlığıyla bir sözlü bildiri olarak sunulmuş, ardından yeni kaynaklar ışığında gözden geçirilerek bir kitap bölümü olarak neşredilmiştir. (Farklı Yönleriyle İslam’da Aile. ed. Ömer Sabuncu. İstanbul: Ensar Neşriyat, 2020, s. 55-73)

** Doç. Dr., Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı. E-posta: kelamci@gmail.com

[1] İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 1. Bs (Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı, 1980), 157.

[2] Molla Halil es-Siirdi, Arabî Nehcu’l-Enâm, nşr. M. Cüneyt Gökçe, 1. Bs (Şanlıurfa: Elif Matbaacılık, 2017), 27.

[3] es-Siirdi, Arabî Nehcu’l-Enâm, 41.

[4] Bkz. İbn Mâce, Sunenu İbn Mâce, t.y., Nikâh, 6.

[5] Bkz. Ebû ʿAbdullâh Muḥammed b. İsmâʿîl b. İbrâhîm el-Cu‘fî Buḫârî, el-Câmi’u’l-Müsnedi’s-Sahîhi’l-Muhtasar min Umûri Resûlillâh Sallallahü ‘Aleyhi ve Sellem ve Sünenihî ve Eyyâmih, thk. Muḥammed Züheyr en-Nâṡir, 1. Bs (Beyrût: Dâru Ṭavḳü’n-Necât, 1422/2001), Bed’ü’l-Halk, 6

[6] Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 82.

[7] Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 126.

[8] Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 128.

[9] Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre (Yezîd) et-Tirmizî, Sünenü’t-Tirmizî, thk. Ahmed Muhammed Şakir (Dâru İhyâu’t-türâs el-Arabî, t.y.), İlim, 16.

[10]  Tirmizî, Sünenü’t-Tirmizî, Kiyamet, 61.

[11] Buḫârî, eṡ-Ṡaḥîḥ, Fedâilu’l-Kur’ân, 25.

[12] Ebû ʿAbdurraḥmân Aḥmed b. Şuʿayb b. Alî el-Ḫorâsânî Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ, thk. Hasen ’Abdülmün’îm (Beyrût: Müessesetü’r-risâle, 1421/2001), Fedâil, 32.

[13] Tâhir b. Muhammed Sâlih b. Ahmed es-Sem‘ûnî el-Hasenî el-Cezâirî Tâhir el-Cezâirî, el-Cevahiru’l-Kelamiyye, 1. Bs (Şanlıurfa: Elif Matbaacılık, 2017), 4.

[14] es-Siirdi, Arabî Nehcu’l-Enâm, 42.

[15] Buḫârî, eṡ-Ṡaḥîḥ, Vudu’, 26.

[16] Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 222.

[17] Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 165.

[18] Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, 158.

Cüneyt Gökçe

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir