Okumak Üzerine Notlar

OKUMAK ÜZERİNE NOTLAR

“Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alak’tan yarattı.Oku! Kalemle öğreten, insana bilmediğini bildiren Rabbin, en büyük kerem sahibidir.” (Alak: 1–5)

Dinimiz İslam öğrenmeye, öğretmeye, incelemeye ve araştırmaya büyük önem vermiştir. Bilindiği gibi dinimizde ilk emir Oku şeklinde gelmiştir. Böylece daha başlangıçta Hz. Peygamber’e gelen ilk vahiy ile okumak emredilmiş ve insanın bilmediğini öğrenirken istifade ettiği kalemden ve öğretmekten bahsedilmiştir.

Toplum olarak kitap okumayla aramızın iyi olduğu söylenemez. Yapılan araştırmalar insanların televizyon karşısında ortalama altı saat, internet karşısında üç saat geçirdiğini gösteriyor. Kitaba ise günde bir dakika, yılda ise ortalama altı saat ayırıyor.

İlk emri “oku” olan bir dinin sahipleri olarak okumuyoruz. Kahvehane sayımız, kütüphane sayımızdan binlerce kat fazla ve bomboş kütüphanelerimize rağmen dolu dolu kahvehaneler!

Bu verilere göre kitap okumaktan uzak bir toplum içinde yetişiyoruz. Hâl böyleyken, kitap okuma alışkanlığı kazanma ve okumayı sevme toplumdan öğrenilecek bir davranış olmuyor. Okumayı sevmek ve alışkanlık hâline getirmek için kişinin özel çaba göstermesi gerekiyor. Okumanın kültür hâlini aldığı bir ortamda yetişen insan için kitap; ekmek-su gibi temel gıda olarak düşünülüyor.

Okumak günümüzde Müslüman’ın olmazsa olmaz bir vasfıdır. Değeri ve önemi büyük olan bir ibâdettir. Şimdinin ve geçmişin en saygın eylemidir.

Kitap, insanın bilgi ve kültürünü artıran, kelime hazinesini zenginleştiren, dili kullanma becerisini güçlendiren, düşünce ve yaşam ufkunu genişleten en etkili araçtır.

Kitap okumak özgürce farklı diyarlara gitmektir.

Ruhun rayihası, rüzgârı, reçetesi kitaptır.

Okumak, aydınlık bir dünya kurmaktır.

Okumak, kirlenmiş, islenmiş hayatı aklamaktır.

Okumak, köhnemiş zihinleri ve fikirleri paklamaktır.

Okumak, Yaradan, Yâr eden neyi yasaklamışsa yapmamaktır.

Okumak, aziz Elçisinin gösterdiği yoldan sapmamaktır.

Okumak, başka başka ve uydurmaca ilahlara tapmamaktır.

Okumak, gaflete dalıp da ahireti yakmamaktır.

Okumak, çöl kurağı gibi susuzluğa hasret yerlere yağmur gibi yetişir. Her bir kelime bir yağmur damlası olur ve kurtulur beyinler çölleşmekten. Tekrar bilgi fidanları boy verir vahalarda. Tekrar hikmet çiçek açar. Ve insan, insanlığını yani özünü öğrenir, satırların dilinden. Satırlardan sadırlara mana köprüleri kurulur, taşınan her bir kelimeyle. Bilginin medeniyeti inşa olur; maddi dünyanın ötesinde mana âleminde.

Eskiler ne derdi? Yolu kütüphaneye düşmeyenleri hapishanede bulabilirsiniz.

Evet, okunası kitaplar bizi bekliyor. Peki biz neyi bekliyoruz? Kitaplar bizi çekmiyor. Demek ki çekeceğimiz var. Bilelim ki, okumayanın canına okurlar.

Yoldan çıkmamak için kitapla yola çıkacağız. Mutlu sona ermek için, kitapla soluklanacağız.

Kemale kitapla gidilir. Şahsiyet kazanmak için, şuur için, şiar için kitaptan şaşmamak lazım…

Geyik muhabbetleri ile gevezelikler ile bir yere gidemeyiz. Kitap sayfaları arasında düzenli gezinmemiz ve bu sayede güzel bir geleceğe yürümemiz gerekiyor.

Kendimizi yenilemek için yeni okumalar yapmak zorundayız. Kendimizi keşfetmek için de mutlaka okumak durumundayız.

Okumak bizim için bir hobi midir? Gelip-geçici bir heves midir? Bu alışkanlık mıdır? Hayır…

Okumak bizim için yaşamın anlamı ve amacıdır.

Okumak bir meleke kazanma işidir. İnsan durduk yerde okuyamaz. İşte bu nedenle okumayışlarına ‘zaman darlığını’ mazeret gösterenler, çoğunlukla ‘bizaman özürlüler’ grubuna girerler. Çünkü onlar, en olmadık, en lüzumsuz işlere dahi bol bol zaman bulduklarını herkesten daha iyi bilirler.

O halde asıl sıkıntı fiziki ve fiili şartlar ve ortamlarla ilgili değil, manevi şartlar ve ortamlarla ilgilidir. Yani problemin kaynağında ‘zaman yetmezliği’ değil, ‘akıl ve yürek yetmezliği’ yatmaktadır. Sorun ‘dış şartlarla’ ilgili değil, ‘iç şartlarla’ ilgilidir.

Adil hükümdar Nuşirvan’dan oğluna oku tavsiyesi günümüze kadar gelmiştir. O oğluna diyor ki:

“Ey oğul! Okumaya karşı çok hırslı ol. Düşün. Ve yazmaya karşı da çok hırslı ol. Okumaktan başka hiçbir şey isteme. Alçak gönüllü ol. Burnu büyük olma. Okumaktan üşenme.

Okuyanları ve âlimleri sev; onlara sahip çık. Oku ki, unutkan olmayasın. Yanından kitap ve kalem eksik etme. Gönlün bunlardan başka şeylerle uğraşmasın.”

Günümüzde bu tavsiyeyi yapanlara, gereğini yerine getirenlere ne çok ihtiyaç vardır.

Okumak Allah’ın emridir. Okumamak ise Allah’a isyandır. Çünkü ayetler de:”Oku, yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alak 1) ,  ” (Resulüm) sana vahyedilen kitabı oku” (Ankebut 45) , buyrulur.

Hayatını güzelleştirmek ve olgunlaştırmak isteyenlere Peygamberimizin şu hadislerini hatırlatmakta fayda var. “İlim Çin’de de olsa alınız.” “Faydalı olan ilim mümin’in yitik mal’ıdır. Onu nerede bulursa alsın.” Eğitim, Kültür, Teknik, Medeniyet… Alanında ilerlemek için beşikten mezara kadar kitap okumalı ve çocuklarımıza da okutmalıyız.

Müslüman evvela Allahın rahmetinin bir tecellisi olarak gönderdiği hayat kitabı Kur’an’ı okumalıdır. Kur’an’ı okumak başlı başına bir sorumluluk ve özel anlamda bir ibadettir. Ayrıca Müslümanın hayatındaki ibadetlerin birçoğunda Kur’an okuma vardır.

Kur’an-ı Kerim hayatımızda her yönüyle yer alması gereken bir kitaptır. Dolayısıyla hem okumak, hem anlamak, hem de yaşamak içindir. Bunlardan birini ihmal eden eksik bırakmış ve yanlış yapmış olur.

Kur’an ve sünnet okunmayınca, anlaşılmayınca ve üzerinde tefekkür edilmeyince onlarla amel etmek zorlaşır. İslam’ı yaymak, insanlara kılavuzluk yapıp İslam’ı öğrenmelerini sağlamak her Müslümanın sorumluluğudur. Bu da İslam’ı çok iyi bilmeyi gerektirir. Bilmenin yolu okumaktır. Kur’an’ı okumaktır, sünneti okumaktır. Okumayan bilemez ve sorumluluğunu gerçek manada yerine getiremez. Bilmeyen faydalı olamaz ve öğretemez.

Müslüman, okumak zorundadır. Özellikle Müslüman davetçi, Müslüman genç okumak zorundadır. Allah Teâlâ, Resuli Ekrem Aleyhisselatu Vesselam’ı nübüvvetle görevlendirdiği zaman kendisine “Oku” emriyle bu büyük görevi yüklemiş, onun şahsında bütün ümmet“Oku” emrine muhatap kılınmıştır. Okumadan Allah Teâlâ’nın kelamı anlaşılamaz. Okumadan Resuli Ekrem Aleyhisselatu Vesselam anlaşılamaz. Okumadan İslam öğrenilemez, İslami tebliğ yapılamaz.

Okuma durumları ilkokul seviyesindeki bir nesil sınıfta kalmış demektir. Bu nesillerin yetişmesi de yine ilme ve okumaya bağlıdır. Oturanlarla yürüyenlerin, yürüyenlerle koşanların varacakları yerler aynı olmadığı gibi, okuyanlarla okumayanların varacakları yerlerde aynı olmayacaktır. Öyleyse iyi bir Müslüman olmak isteyenler, ‘ilimle yol almayım’ diyenler, dindar, edebli ve ahlaklı nesillerin yetiştiğini görmek ve yetiştirmek isteyenler, okumaya ve okutmaya devam!

Müslüman okur, öğrendiğini öğretmenin sadaka olduğunun farkında olmalı ve sadece kendisi için değil, ufkunu geniş tutarak büyük ailemiz olan ümmet için de okumalıdır.

Kendimizi geliştirmek, hayırlı sonuçlara ulaşmak, insanlığa hayırlı mesajlar vermek içinde vazgeçilmez bir gereksinimdir, okumak. Zenginlik-mevki, şan-şöhret vb. şeyler insan hayatında geçicidir. Ancak okumayla elde edilenler geçici olmaz. Yetiştirmiş, kültürlü ve saygın bir kişiliğin, Müslüman nezaketinin kazanılması için de yine önemlidir, okumak. Ayrıca okuyanlar okuyacaklara örnek teşkil ederler. Anne ve babalara duyurulur!

Ufkumuzu geliştirmek ve meselelere orijinal bakabilmek okumakla sağlanır. Hayal edebilecek yeteneğe okumakla ulaşılır. Okumak insanın göremediklerini görmeye yarayan etkili bir araçtır. Bu araç sayesinde nice bilinmeyen bilinir, nice görünmeyen görünür. Okuyarak nice uzaklar yakınlaşır, nice yakınlar da aşılır. Zihinsel özgürlük içinde okumak gerekir.

İnsanlardan bazısı hastalık, bazısı ilaç gibiyken, kitaplar da böyledir. Bazı mikroplu kitaplar vardır ki, onlardan da kaçmalıdır insan. Bazı başucu kitapları vardır ki, insan ömür boyu onu okumalıdır: Kur’an gibi…

Zihnin %10 bilinç, %90 bilinçaltıdır. Kitap okuma bilinçaltını geliştirir. Kitap, moralle birlikte bilinç geliştirmeyi sağlar. Ruhi hastalıkların tedavisinde de okumak önemlidir. Beyin 24 saat çalışır. Beyne sahip çıkmak için ona okuyacak şeyler vermek gerekir.  Bu noktada, hastaneye ve eczaneye, psikologa ve psikiyatriste değil okumaya davet…

Okumak sadece kelimeleri seslendirmekle gerçekleşmiyor. Bizleri; tefekküre, anlayışa, kavrayışa ve kurtuluşa götürecek Allah’ın mucizelerini görmek ve düşünmekte bir okumadır. Görmesini bilene evren bir kitaptır. İnsan bir kitaptır.  Doğruya götüren kitapların değeri ise servetlerden daha fazladır.

Okumak, tecrübe kazandırır ve okuyanı olgunlaştırır. Okuyan, iki hayat yaşayan insan gibidir. Biri kendi hayatı, diğeri okuduğu kitaplardan öğrendiği hayatlardır. Binlerce belki on binlerce farklı tecrübe ve düşünme neticesini harmanlar; hikmet, basiret ve feraset olarak yaşamına aktarır.

Okumak var oluş gâyemizi anlamak ve yaşamaktır. Kitaplar yaşadığımız dünyayı zirvelerden izlemek için tırmandığımız dağlardır. Kitaplar insanlara yol gösteren ışıklardır.

Okuma insana artı değerler katar. Zihni ve bedeni, faydalı şeylerle uğraşmaya yöneltir. İnsan hayatına ve çevresine değer kattıkça kendisi de değerlenir.

Kitap, okul gibidir. Öğrencisini yumuşaklık ve merhametle eğiten bir öğretmen gibi; adım adım terbiye eder. Okunulan her kitap, şahsiyet binasına konulmuş bir tuğla gibidir. Kitap okuma alışkanlığı olan insanların çoğu, nerede nasıl davranmaları gerektiğini bilir, ona göre davranırlar.

Geçmişten ibret aldıracak, geleceğe bizleri hazırlayacak, bize bizi tanıtacak en büyük güç, kitaplarda gizlidir. Kendimizi tanımanın, hayat amacını anlamanın, yaradılış gayemizi kavramanın yolu doğru bir okuma, derin bir tefekkür ve İslâmî bir idrakten geçiyor.

Bu gün bizler de Müslümanlar olarak okumaya değer vermeliyiz. Kelamsız, kalemsiz, kitapsız ve bir hayatın bize ait olmadığını benimsemeliyiz. Sorulara cevap, sorunlara çözüm bulmak, geleceğe adım atmak için okumalıyız.

Okurken ki amacımız; hobi edinmek, boş vakit geçirmek, kitap kurdu olmak değil, kurtuluşa yol bulmak olmalıdır. Yani Müslümanın amacı okumak için okumak yerine, rızaya kavuşturacak yol bulmak için okumaktır.

Allâh Azze ve Celle ayette:

“Deki: Bilen ile bilmeyen hiçbir olur mu?” (Zümer: 39 /9) Buyurarak, ilim öğrenmenin ve öğrenenlerin önemin göstermiştir

Okumak, öğrenmenin, bilmenin, ilim arayışında bulunmanın bir yoludur. Bu hususta Resulullah Sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Melekler ilim arayanın yaptığından râzı olarak, ona kanatlarını indirdiler. Âlime (öğrenen ve amel edene) göktekiler, yerdekiler, hatta sudaki balıklar bile istiğfar ederler. Âlimin âbide üstünlüğü, ayın yıldızlara üstünlüğü gibidir. Âlimler peygamberlerin mirasçılarıdır. Zîrâ Peygamberler miras olarak ilim bırakmışlardır.” (Ebu Davut, Tirmizî)

Bize bırakılan ilim mirasına okuyarak, yaşayarak sahip çıkabiliriz. Rabbimizin “oku” emrini yerine getirmeliyiz. Zilletten izzete, gariplikten gâlibiyete hicret için okumalıyız. Unutmamalıyız, okumak bir istek değil, bir emir ve bir görevdir.

Yalnızca okumak yetmiyor. Neyi nasıl okunacağını bilmek de son derece önemli. Yalnızca akla ve nefse hitap eden maddî şeyleri okumak da yetmiyor. Tek kanatla uçulmuyor. Okuma gönül ve ruhlara da hitap etmeli.

Aslında İslam’ın ilk emri tam olarak okunup doğru anlaşıldığında mesele hallediliyor. Sanıldığı gibi İslam’ın ilk emri oku değildir. İslam’ın ilk emri Yaratan Rabbinin adıyla okudur.

Yaratan Rabbi tanımak ve O’nun adına okumak. Rablerin işgalindeki dünyada, eşi ortağı olmayan, her şeyi yoktan var eden Yüce Rabbi tanımak. Yüce Yaratıcıyı, aynı zamanda hayatımızın yönetici olarak kabul etmek. Rab olarak, yönetici ve terbiye edici olarak yalnızca O’nu kabul etmek. O’nun ölçüleri doğrultusunda, O’nun uygun gördüklerini, O’nun için okumak. O’na yaklaşmak için ve O’nun olmak için okumak.

Bu emir doğrultusunda başlaması gereken okuma için öncelikli kaynak Yüce Yaratıcının kelamı Kur’ân’dır. Kur’ân, okunan kitap demektir. O halde o, hep okunmalıdır. Sonra diğer kitaplar okunmalıdır. Ama hep Kur’ân merkezli okunmalıdır. Zira Kur’ân, okumanın sınırlarını, amacını ve nasıl olması gerektiğini belirlemektedir. Evet, tüm kitaplar, o bir kitabı anlamak için okunur, ama diğer kitaplar okunurken Kur’ân okuma asla ihmal edilmemelidir. Bugün çevremizde nice insan vardır ki, kütüphaneleri dolduracak kadar kitap okumuştur da okudukları içinde Kur’ân yer almaz. O kadar yoğun okumaktadır ki, Yüce Yaratıcının son kitabına bir türlü sıra gelmez. (!)

Okuma, Yaratan Rabbin adıyla ve O’nun emirleri doğrultusunda olmalıdır. Böyle olmayan okuma ve bilgilenme, insana zarar veren bir eylemdir. Hz. Peygamber, böyle faydasız bilgilerden, Allah’a sığınmıştır. Kur’ân, sahip olduğu bilgiyi doğru yerde kullanmayanları soluyan köpek ve kitap yüklü eşeklere benzetmiştir.

O halde okumalıyız. Ama neyi, nasıl ve niçin okuduğumuza da özen göstermeliyiz. Sadece okumak yetmez. Söyleyen ne güzel söylemiştir:

İlim elinde çıra, yak da Mevla’yı ara.

 Bilmek olmak değildir, olmaya bak olmaya!

 

İlim ilim bilmektir,

ilim kendin bilmektir.

 Sen kendini bilmezsin,

bu nice öğrenmektir!

 

Okudukça özgüven kazanırız, önümüz açılır ve özgürleşiriz…

Malumat için değil marifet ve hikmet için okuruz.

Velhasıl, okumak ışıktır, ilaçtır.

Yeniden bir okuma seferberliğine ne dersiniz?

 

İdris GÖKALP

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir