Ortadoğu’nun Sıcak Çatışma Hattı: İran-İsrail Gerilimi ve Olası Savaşın Anatomisi

Ortadoğu’nun Sıcak Çatışma Hattı: İran-İsrail Gerilimi ve Olası Savaşın Anatomisi

Giriş

Ortadoğu, jeopolitik fay hatlarının her an harekete geçebileceği bir coğrafya. Bu bölgede hiçbir kriz, tek başına sadece iki aktörle sınırlı kalmaz. İran ile İsrail arasındaki gerilim de böyle bir krizdir. Sadece iki ülkenin değil, adeta küresel sistemin sinir uçlarını tetikleyen bu mücadele; mezhebi, ideolojik, stratejik ve nükleer boyutlarıyla dünya tarihine yön verebilecek güçtedir. Peki bu gerilim neden bu kadar yakıcıdır? İran ve İsrail arasındaki çatışma sadece düşmanca açıklamalardan mı ibarettir, yoksa bir savaş kapıda mıdır?


1. Tarihsel Arka Plan: İslam Devrimi ve İsrail Düşmanlığı

1979’daki İran İslam Devrimi, sadece bir rejim değişikliği değil, aynı zamanda İsrail için stratejik bir kırılma noktasıydı. Şah döneminde İsrail ile yakın ilişkiler sürdüren İran, devrim sonrasında “Siyonist rejim” olarak tanımladığı İsrail’i meşru bir devlet olarak tanımayı reddetti. Ayetullah Humeyni liderliğinde kurulan İslam Cumhuriyeti’nin dış politikasının temel direklerinden biri, İsrail’e düşmanlıktı. Filistin meselesi ise İran rejimi için sadece insani değil, aynı zamanda ideolojik ve jeopolitik bir dava haline geldi.


2. İdeolojik Ayrımlar ve Mezhebi Yansımalar

İsrail’in Batılı ve seküler bir devlet modeliyle, İran’ın teokratik Şii yapısı arasında temel bir sistemsel farklılık bulunuyor. İran’ın “ümmet” anlayışı içinde İsrail, sadece bir işgalci değil, aynı zamanda İslam dünyasına karşı bir haçlı ileri karakolu olarak görülüyor. Buna karşılık İsrail, İran’ı hem nükleer tehdit hem de Hizbullah ve Hamas gibi örgütleri destekleyen bir “terör sponsoru” olarak konumlandırıyor.


3. Saha Uzantıları: Vekâlet Savaşları ve Sıcak Temaslar

İran ile İsrail arasında doğrudan bir sıcak savaş yaşanmamış olsa da, dolaylı çatışmalar uzun süredir devam ediyor:

  • Suriye: İran Devrim Muhafızları ve Kudüs Gücü unsurları, Suriye rejimini desteklerken; İsrail düzenli olarak bu unsurlara hava saldırıları düzenliyor.

  • Lübnan: İran’ın desteklediği Hizbullah, İsrail’in kuzey sınırı boyunca tehdit oluşturuyor.

  • Gazze: Hamas, İran’dan mali ve askeri destek alıyor. Bu destek, İsrail için doğrudan güvenlik tehdidi anlamına geliyor.

  • Irak ve Yemen: İran destekli milisler aracılığıyla İsrail ve müttefiklerine yönelik dolaylı baskılar sürüyor.


4. Nükleer Gölge: İran’ın Atom Programı ve İsrail’in Tehdidi

İsrail, İran’ın nükleer silah elde etmesini “varoluşsal tehdit” olarak görüyor. Bu nedenle İran’ın nükleer tesislerine karşı Mossad eliyle sabotajlar düzenledi. İran ise nükleer programının barışçıl amaçlarla sürdüğünü savunuyor. Ancak uranyum zenginleştirme oranları ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın tespitleri, bu açıklamalara gölge düşürüyor.

İsrail’in “önleyici saldırı” doktrini çerçevesinde İran’ın nükleer tesislerine doğrudan askeri operasyon yapması ihtimali, büyük bir bölgesel savaşı tetikleyebilir.


5. 2023-2024 Sonrası Yeni Dönem: Gazze Savaşı, Rehine Krizi ve İran’ın Açık Katılımı

2023 Ekim’inde Hamas’ın başlattığı saldırılarla yeniden alevlenen Gazze Savaşı, İran’ın İsrail karşıtı bloğu yeniden aktive etti. Husiler, Hizbullah, Iraklı Şii milisler ve İran rejimi aynı hizada İsrail’e karşı cephe aldı. Bu süreçte İsrail ilk kez doğrudan İran topraklarına misillemede bulundu. 2024 Nisan ayında İran, İsrail’e 300’e yakın füze ve İHA ile saldırdı. Bu gelişme, İran-İsrail çatışmasını bölgesel bir savaşın eşiğine getirdi.


6. ABD, Rusya ve Çin’in Rolü: Küresel Dengenin Parametreleri

İran-İsrail savaşında en belirleyici dış aktörler ABD, Rusya ve Çin. ABD, İsrail’in en büyük destekçisi. İran’a yapılacak bir saldırı, doğrudan ABD üslerini de hedef haline getiriyor. Öte yandan Rusya ve Çin, İran ile olan stratejik ilişkileri nedeniyle doğrudan bir İsrail saldırısına karşı çıkıyor. Bu üç büyük gücün denge siyaseti, savaşın kapsamını ya sınırlıyor ya da derinleştiriyor.


7. Türkiye’nin Duruşu: Denge, Diplomasi ve İdeolojik Yakınlık

Türkiye, hem İsrail ile diplomatik ilişkilerini koruyan hem de Filistin davasına açık destek veren bir pozisyonda. Ancak İran’ın Şii yayılmacılığı ve Suriye politikası nedeniyle Ankara-Tahran hattı zaman zaman gerilimli. Türkiye’nin çatışmanın büyümemesi için diplomatik ara buluculuk rolünü üstlenme potansiyeli ise bölge dengeleri açısından önemli.


8. Olası Savaş Senaryoları: Ne Olur? Ne Olmaz?

  • Sınırlı Hava Savaşı: İsrail’in İran’a nokta atışı hava operasyonları yapması ve İran’ın buna bölgesel milisler üzerinden yanıt vermesi en olası senaryo.

  • Tam Ölçekli Savaş: İran’ın Hizbullah, Hamas, Husiler gibi unsurlarla eş zamanlı saldırılar düzenlemesi durumunda İsrail’in çok cepheli bir savaşa zorlanması mümkün.

  • Nükleer Eşik: Eğer savaş tırmanırsa ve İran nükleer silaha ulaşırsa, bu durum İsrail’in nükleer doktrinini tetikleyebilir.


Sonuç: Savaş Değil, Aklın ve Diplomatik Cesaretin Galip Gelmesi Gerek

İran ve İsrail arasındaki düşmanlık, sadece iki ülkenin değil, tüm dünyanın barışını tehdit ediyor. Bu yüzden savaş, bir çözüm değil felaketin adıdır. İdeolojik farklar ve tarihsel hesaplar bir yana; ne Kudüs, ne Tahran, ne de Tel Aviv, küresel bir savaşın merkez üssü olmayı hak etmiyor. Aklın, diplomasinin ve halkların selametinin galip gelmesi için bölgesel aktörlerin daha yapıcı bir rol üstlenmesi şart. Zira bugün Ortadoğu’da atılan her kurşun, sadece toprağı değil, insanlığın vicdanını da kanatıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir