Oyunun Çocuğun Hayatındaki Yeri
Oyun, çocuğun kendisini ifade edebilmesini, yeteneklerini keşfetmesini, zihinsel, fiziksel, duygusal, dil gelişimini, sorunlarla başa çıkabilmesini, el becerilerinin gelişimini sağlar. Oyun çocuğun iletişim becerilerini geliştirmesini, sosyalleşmesini ve kendine olan güvenini sağlar.
Çocuk, arkadaşları ile oyun oynadığında; beklemeyi, kurallara uymayı, paylaşmayı, kazanma gibi kaybetmeyi de öğrenir. Başarılı olmak için daha fazla çalışması gerektiğini, oyunun inceliklerini, düşünmeyi ve muhakeme etmeyi öğrenir.
Çocuk oyunla sabretmeyi, başkasının hakkına saygı göstermeyi, planlama yapmayı, düşünmeyi, muhakeme etmeyi, be kazanmayı, eksikliklerini ve hatalarını görmeyi, heyecanlanmayı sevinmeyi ve üzülmeyi öğrenir,
Çocuk bazen oyun ile kaygılarını, düşüncelerini, yaşadıkların, dile getiri. Çocuk, kendisinin öğretmen olduğu evcilik oyununda, okulda yaşadıklarını, öğrendiklerini ve öğretmenin; taklit ederek dile getirir.
Oyun çocuğun hayatında önemli bir yer tutar. Küçük yaş gruplarında çocuğa bir şeyler öğretilmek isteniyorsa oyun ile öğretmek daha etkili olur. Çünkü çocuklar sekiz yaşına kadar her şeyi oyun ve eğlence olarak görür.
Çocuk 3 yaşına kadar etrafında akranları olsa bile genellikle kendi kendine oynamayı tercih eder. Üç yaşından itibaren akranları ile oynamaya, paylaşmaya başlar. Çocukta dört yaşından itibaren hayal gücü gelişmeye başladığı için özellikle kız çocukları evcilik ve doktorculuk gibi oyunları oynamayı severler. Çocuk beş ve altı yaşlarında akranları ile kurallı oyunlar oynamaya başlar.
Çocuğa alınacak oyuncaklar, çocuğun yaşına, ilgi alanına, becerisine, gelişimine ve cinsiyetine uygun olmalıdır. Oyuncaklar çocuğun düşünme, muhakeme edebilme yeteneklerini ve el becerilerini geliştirici özellikte olmalıdır.
Mümkün olduğu kadar çocuklar bilgisayar oyunlarından uzak tutulmalıdır. Çocuk bilgisayarda oyun oynayacaksa bile çocuğun düşünme, hesap edebilme ve muhakeme yeteneklerini geliştirici oyunlar tercih edilmelidir. Bunun süresi de yarım saati geçmemelidir.
Çocukların zihnen ve bedenen gelişimine katkıda bulunmayan, bağımlılık yapan, şiddet ve korku içerikli oyunlardan kaçınılmalıdır. Çocukların tablet veya cep telefonuyla baş başa kalıp kontrolsüz, çocuklara uygun olmayan oyunlar oynamalarına izin verilmemelidir.
Mümkün olduğu kadar, çocukların rahatça oynayabileceği, yeni şeyler keşfedeceği parklara, oyun alanlarına, doğaya gidilmelidir. Çocukların istedikleri gibi oyun oynamalarına izin verilmelidir. Çocuklara kendi oyuncaklarını yapma, akranları ile uyumlu oyun oynama fırsatları oluşturulmalıdır.
Oyun ve oyuncağın çocuk için ne anlam ifade ettiğini bilmeli ve çocuğu anlamalıyız. Aile eğitimi konusunda uzman olan akademisyen arkadaşımın anlattığı bir anısını sizlerle paylaşmak isterim:
“Bizim köy Karadeniz sahilinden 50 km içeride olduğu için sahile gitme imkânımız fazla yoktu. Ancak yaz aylarında kamyonlarla köy halkı ile sahile pikniğe giderdik. Yaşım küçük, ilkokula gidiyorum. Sigara paketlerinden koleksiyon yapıyorum. Hatırı sayılır bir koleksiyonum olmuştu. Yine böyle bir yaz günü amcamın kamyonu ile ailece sahile pikniğe gittik. Herkes kendine göre bir şeyler yapıyordu. Ben etrafa atılan sigara paketlerini toplamaya başladım. Akşam olduğunda sevinçten uçuyordum. Çünkü beklediğimden fazla sigara paketi toplamıştım. Dönüş vakti geldiğinde köye dönmek için kamyona bindik. Amcam elimdeki sigara paketlerini görünce bana bir tokat attı. Elimdeki sigara paketlerini alarak yere attı. O anda dünya başıma yıkıldı. O an elimde silah olsaydı hiç tereddüt etmeden amcamı vururdum. Aradan uzun yıllar geçti. O olayı bugün olmuş gibi hala hatırlarım.” dedi.
Kendi çocukluğumu hatırlıyorum da mahalle aralarında bilyelerle oynardık… Dizimizi yere koyar bilyeyi atardık. Dolayısıyla elimiz, üzerimizdeki giyecekler hep toz olurdu. Bilyeler en kıymetli oyuncaklarımızdı. Misafir odasına saklardım. Anne ve babalar çocukların toprağa oturmasını, üzerini kirletmesini, ellerini çamur etmesini istemezler. Çocukların toprakla oynaması teşvik edilmelidir.
Çocukları, onların yaşadığı duyguları anlamamız için; kendi çocukluğumuzu ve yaptıklarımızı hatırlamakta fayda vardır. Çocuklar kaza sonucu kırdığı eşya veya oyuncaklar dolayısıyla cezalandırılmamalıdır. Bazı yetenekler oyunla açığa çıkar. Çocuğun yeteneklerini (kartalın kanadını ve gagasını kesip şimdi kuşa benzedin anlayışında olunmamalı) yok etmeyin. Her hareketli çocuğa hiperaktif damgası vurmayın.
Anne ve babalar çocuklarını yargılayacakları zaman; kendi duyguları ve kendi düşünceleri ile değil, çocuğun yaşı, içinde bulunduğu ortam ve duygularını dikkate alarak karar vermelidir. Anne ve babalar çocuklarına kızmadan önce kendi çocukluklarına gitmeli, o yaşlarda yaptıklarını, oyuncaklarını ve oyunlarını hatırlamalıdır.
Anne ve babalar çocukları ile birlikte oyun oynamalıdır. Gerektiğinde çocukla çocuk olunmalıdır. Çocukla 7 yaşına kadar oynanmalı, sarılmalı, öpülmelidir. Yedi yaşından sonra çocuklar sarılmadan ve öpülmeden pek hoşlanmazlar. Söz ve davranışlarla sevgi belli edilmelidir. Erkek çocukları ile 7 yaşından sonra güreş, futbol gibi çocuğun sevdiği ve yeteneği olan oyunlar oynanmalıdır.
Çocuklara kendi oyuncaklarını yapmaları teşvik edilmelidir. Bu onun keşfetme, düşünme ve yapma becerilerini geliştirecektir. Kendi yaptığı bir uçurtmayı uçurabilmek çocuk için çok daha önemli olur. Çocuğa gereğinden fazla oyuncaklar almakta iyi değildir. Çocuk her istediğini elde edince sahip olduklarının kıymetini bilmez, doyumsuz olur.
Okuldan gelen çocuğun bir müddet oyun oynamasına izin verilmelidir. Bu onun rahatlamasını ve daha verimli çalışmasını sağlayacaktır. Oyun en önemli öğrenme tekniğidir. Çocuğa ana okullarında oyun odaklı eğitim verilirse çocuğun öğrendikleri kalıcı olur, çocuk oyunla öğrenmeyi sever ve çocuğun ruhsal, duygusal ve fiziki gelişimi olumlu olur.
Oyun insanın zihnindeki olumsuz düşünceleri ve stresi atmasını sağlar. Oyunla çocuğun dikkat düzeyi artar, hafızayı daha etkin olarak kullanmaya başlar. Sağlıklı yaşamaya ve büyümeye neden olur. Çocukların şiddet içerikli dijital oyunlar ve bağımlılık yapan şans oyunları oynamalarına izin verilmemelidir. Oyun, çocuğun en temel haklarından biridir. Asla ihmal edilmemeli ve ertelenmemelidir.
Çocukların ömür boyu sağlıklı yaşayabilmesi için spor yapmaları teşvik edilmelidir. Özellikle çocukların yetenek ve ilgilerine göre; futbol, basketbol, voleybol, yüzme, atletizm, okçuluk… gibi beden ile yapılan spor alanlarına devamı sağlanmalıdır. Çocukların spor yapmaları halinde öz güvenleri gelişir, takım ruhu artar, sosyalleşir, hayatını disipline eder, enerjisini boşaltır.
Çocukların küçük yaşlardan itibaren yetenek ve ilgi alanlarına göre sporun ve sanatın bir alanında uzmanlaşmaları sağlanmalıdır. Spor sağlıklı bir bedene sahip olmayı, öz güveni ve sosyalleşmeyi sağlar.
Sağlıklı yaşamanın formülü: Düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve kafaya bir şeyleri takmamak için meşguliyet alanı bulmaktır. Çocuklara hobi olarak koleksiyon ( pul koleksiyonu, yazı koleksiyonu, antika eşya koleksiyonu… ) yapma gibi uğraş alanları kazandırılırsa zihnini lüzumsuz şeylerle meşgul etmez.
Çocukların akşam karanlığında babaları ile birlikte yürümesi çocukların cesaretini artırır, korkularının giderilmesini sağlar. “Yüzmeyi, ok atmayı ve ata binmeyi çocuklarımıza öğretmeli” ve bu alanlardaki becerilerini artırmalarını sağlamalıyız.
Çocukların yetenek ve ilgi alanları doğrultusunda bir müzik aletini çalabilmesi teşvik edilmelidir. Sanata ilgisi olan çocukların tasarım yapması, resim yapması, ebru sanatı… gibi sanatlarla ilgilenmesi teşvik edilmelidir. Satranç türü düşünmeyi geliştiren oyunlar sevdirilmeli ve ailece oynanmalıdır.
İnsan ne kadar yaşlanırsa yaşlansın içinde hep çocuk, bir tarafı vardır. Çocukla birlikte oynamak, insanın çocuksu duygularını tatmin eder. Çocuklarla çocuklaşmak, dünyayı, bütün sıkıntılarını unutmak ve mutlu olabilmek çocuklarla oynanacak oyunla mümkün olabilir. Çocuk oyunla kendisini ve duygularını ifade eder, dünyadan uzaklaşır, her şeyi oyun olur Bazen çocuk için oyun, bir terapidir.
Çocuklara öğretilmek istenen bilgi ve beceriler oyunla, oyun tadında öğretilmelidir.
Anne ve Babanın Sorumlulukları, Hurşit Ekinci