İDRİS GÖKALP

Ramazan Şuurumuz

Ramazan Şuurumuz

İnsan, beşer olarak doğar, akıl ve irade ile insan olur. Akıl ve irade sahibi olan insan her an kendisini var eden Sonsuz Kudret ile diyalog halindedir. İnsan gerçek anlamda var olabilmek için bu diyaloga muhtaçtır. Bedenin canlılığını devam ettirebilmek için suya ve ekmeğe muhtaçlığı gibi ruh da canlı kalabilmek için ait olduğu Yüce Kudret’le irtibata muhtaçtır. Bunu bilen Yüce Allah, kendisi ile eşrefi mahlûkat olarak yaratmış olduğu insan arasında karşılıklı bir diyalog için çeşitli ibadetleri emretmiştir. Bu manada ibadetlerin her biri, bir ilahi amaca matuftur. Her ibadet insanı biraz daha adam olmaya yaklaştırır. Allah’a karşı sorumluluk bilincini geliştirir. Her ibadet insanı bireysel ve fıtri olandan toplumsal ve eğitsel olana doğru bir seyir içerisine çeker. Bu seyri şu şekilde ifade edebiliriz; İbadetlerimiz;

1- Öncelikle insanı bireysel sorumluluk bilincine erdirir.

2-Ardından insanı Allah’ın razı olacağı salih amellere yönlendirir.

3- Sonunda ise insanı “ ıslah edici iyi” konumuna yüceltir.

Allah’ın rehberliğine uyan kimse dünyada ve ahirette güvenlik içerisinde olan kimsedir. O halde mümin de Allah’ın rehberliğine teslim olup, mutlak güvenceye kavuşan kimse demektir. Bu mutlak güvenceye erebilmek ibadetlerdeki sorumluluk bilincimizle doğrudan ilişkilidir. Mübarek Ramazan ayı insanın bu sorumluluk bilincini kontrol edip geliştirebilmesi için nadide zaman dilimlerinden biridir. Çünkü Ramazan, Efendimizin Hira’da tefekkürün zirvesini yaşamış olduğu bir aydır. Onun tefekkürü kendisini ilahi göreve hazırlamak içindi. Bizim tefekkürümüz ise onu anlamak ve örnek alarak yaşamaya matuf olmalıdır. Ramazanı kalbimize davet edip, orucu gerçek anlamıyla idrak edebilmeliyiz. Kur’an-i bir terim olan savm, “tutmak, eylemden el çekmek” anlamına gelir. Bu, insanın “güdülerini kontrol altına alması, kendini tutması” anlamına gelir. Yani en geniş anlamıyla savm, insanın kendisini murakabe altına almasıdır. Bir ibadet olarak oruç bu murakabenin zorunlu ilahi talimidir. Bu manada oruç, yılda bir ay tutulup tamamlanan bir ibadet olmaktan öte bütün bir ömrü kuşatan bir disiplin eğitimidir. Bu disiplin eğitimi mümin bireyi dünya hayatının tamamında murakabe altında yaşamaya çeker. Böylesine bir murakabeyle yaşayanların dünyası oruç, ahireti bayram olur. Ramazanı gönlüne buyur eden her mümin bunun bir misafirlik değil, bir yaşam tarzı olduğunun bilincinde olmalıdır. Bu bilinç hali insana, bu nadide zaman dilimini nasıl değerlendirirse ahiri bayram olan bir ömrü yaşayacağını öğretir. Bu bilinçten yoksun olarak karşılanacak bir ramazan ve sadece bu ayda tutulan bir oruç, insanı çokta fazla kemalata erdirmeyecektir. Disiplin eğitimi sağlamayan bir oruç, Sevgili Efendimizin bizleri sakındırmış olduğu “aç ve susuz kalmasına Allah’ın ihtiyacının olmadığı” kimseler sınıfına katacaktır.

Burada açıklamamız gereken bir başka konu da Ramazan ayına sahip olduğu değeri katan asıl etkendir. Kur’an işte bu asıl etkeni şu şekilde açıklar“(O sayılı günler) Ramazan ayıdır ki, insanlığa rehber olan, bu rehberliğin apaçık belgelerini taşıyan ve hakkı batıldan ayıran Kur’an işte bu ayda indirilmiştir. Sizden biri bu aya ulaştığında oruç tutsun…” (Bakara, 2/185) Malumunuz Ramazan kameri aylardan bir aydır. Ona sahip olduğu değeri veren ise, yukarıdaki ayette ifade edildiği üzere Kur’anın bu ayda indirilmeye başlanmasıdır. Ramazan ayında yer alan Kadir Gecesi Kur’an’ın doğum günüdür. Oruç, Kur’an’ın doğum günü kutlamasıdır. Ramazan ayını değerli kılan da işte budur. Ramazana hürmet, Kur’an’a hürmettir, Kur’an’a hürmet Allah’a hürmettir. Ramazana hürmetin ölçüsü ise onu oruçlu geçirmektir. Çünkü o insanlığa rehber olan ve hakkı batıldan ayıran vahyi insanlığa sunmuştur. Ramazan kutsallığını Kur’an ayı oluşundan alır.

Kadir “ Kıymetli belirli bir gece” , kıymetine yeter olmayan, bir ömre bedel, bereketli ve şerefli bir gece ramazan ayında yer alır. Bu geceyi de doğru okumak ve anlamak gerekmektedir. O gece ömre bedel bir gecedir. Ey muhatab! Kur’an’ın indiği geceye otuzbin kat değer yüklenmiştir. O gecenin değeri kendinden değil vahiydendir. Bu mübarek gece bereketini bizzat zamandan değil, o zamanda inmeye başlayandan almıştır. Şu halde aynı Kur’an bizim hayatımıza inerse, ömrümüze nasıl bereket katacağını varın siz hesap edin. İçine vahyin inzal olduğu bir gece bir ömre bedeldir. Kur’an bunun tersinin de geçerli olduğunu söyler: İçinde vahyin olmadığı bir ömür bir gece kadar bereketsizdir.

Bu nadide zaman diliminde kendimizi hayat boyu sürecek bir disiplin eğitimine alabilmek için birkaç noktanın altını çizmek istiyorum;

– Ramazan ayı bir eğlence ayı değildir. Efendimizin döneminde Ramazan eğlenceleri diye bir uygulamaya rastlamıyoruz. Ülkemizde bazı Belediyelerimiz Ramazan eğlenceleri adı altında çeşitli etkinlikler düzenliyorlar ki bunların Ramazan iklimiyle örtüşen hiçbir yanı yoktur. Unutmayalım ki Ramazan ayı eğlence değil, arınma ayıdır.

– Sahur vaktinde bedenimizin ihtiyaçlarını karşılamak için yiyip içtiğimiz gibi ruhumuzun ihtiyacı için de iki rekât da olsa teheccüt namazı kılmayı ihmal etmeyelim.

– Efendimizin Ramazan ayına has bir sünneti olan teravih namazlarını bütün bahanelerimizi bertaraf ederek tamamını camilerimizdeki cemaatlere katılarak ikame edelim.

– Fıtır sadakası ve zekât ibadetimizin dışında, çevremizdeki yetim ve yoksulları gözeterek infaklarımızı artıralım.

-Gerek aile içinde olsun, gerekse akraba ve yakınlarımız için olsun iftar sofralarımızda lütfen mütevazı olalım. İftar sofralarımızı israf sofraları haline getirmeyelim.

-En önemli nokta ise; Mutluluk kitabımız olan Kur’an-ı mealiyle birlikte düzenli bir şekilde anlamak ve yaşamak için okuyalım. Bu konuda öyle bir disiplin sağlayalım ki bir ömür devam etsin.

 

Bu vesile ile Ülke Müslümanlarının ve bütün İslam aleminin Mübarek Ramazanlarını şimdiden tebrik ediyorum.

 

 

Yusuf Taşçı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir