İslam’a Adanmış Bir Ömür: Seyyid Kutub

SEYYİD KUTUB’UN HAYATI

Seyyid Kutub, 1906 yılında Mısır’ın Asyut kasabasına bağlı Muşa köyünde dünyaya gelmiştir. Seyyid Kutub’un ailesi aslen Arabistanlıdır. Dedesi Şeyh Vakur, Arabistan’dan Mısır’a göç etmiş ve burada çiftçilikle uğraşmaya başlamıştır. Dedesi ilim, takva ve güzel ahlakıyla bilinen ve tanınan birisiydi. Kendisinin İslami şahsiyet kazanmasında annesinin çok önemli etkisi olmuştur. Annesi çok mütedeyyin ve asil bir aileye mensuptu. Seyyid Kutub’a ahlakıyla, sevgi ve şefkatiyle çok tesir etmişti. Nitekim annesinin yoğun istek ve teşvikiyle küçük yaşlarda Kur’an’ın tamamını -10 yaşında iken- hıfzederek hafız olmuştu. Kutub, annesine ithaf ettiği “Kur’an-ı Kerim’de Edebi Tasvir” adlı eserinde, onun dinine ne kadar bağlı bir kadın olduğundan övgüyle söz ederek ithaf kısmında şöyle demiştir: “Ramazan ayında evimizde Kur’an okuyan hafızları perde arkasından ne güzel dinlerdin! Ben o sıralarda çocuktum, yanında oynar, gürültü ederdim de ciddi bir işaret ve keskin bir kaş çatışla bana engel olurdun. Ben de susar, seninle birlikte tilavete kulak vermek zorunda kalırdım. Dinledikçe anlayamasam da ruhum onun derin musikisinde kana kana içerdi. Senin ellerinde büyüdüm. Tek amacın hafız olmam, Allah’ın vereceği tatlı bir sesle sana Kur’an okumamdı. Amacının bir kısmı gerçekleşip Kur’an’ı ezberleyince beni, şimdi yürümekte olduğum, daha ciddi bir yola yönelttin.

Seyyid Kutub’un babası Hacı İbrahim Kutub da köyde sayılan, sevilen İslami yönü ile maruf bir şahsiyetti. İbrahim Kutup ziraatla uğraşır, elde ettiği mahsulün bir kısmını satar bir kısmını da fakirlere infak ederdi. Seyyid Kutub babasına ithaf ettiği “Kur’an’da Kıyamet Sahneleri” adlı eserinde ise babası için şöyle demekteydi: “Ben küçük bir çocuk iken ruhuma ahiret korkusunu sen yerleştirdin. Bana öğüt vererek ya da döverek bu duyguyu aşılamış değilsin. Ama gözümün önünde yaşıyordun.

Seyyid Kutub, ilk eğitimini aile içinde aldıktan sonra, orta ve lise tahsilini el-Ezher Üniversitesinde tamamlamıştır. Orta ve lise tahsilinden sonra 1929’da girdiği Daru’l-Ulum Fakültesi’ni 1933’de 27 yaşında iken bitirmiştir. Seyyid Kutub, tahsilini tamamladıktan sonra Mısır Umumi Maarif Bakanlığı (Milli Eğitim Bakanlığı)’nın bünyesinde çalışmaya başlamıştır. Çeşitli illerde öğretmenlik yaptıktan sonra 1940-1945 yılları arasında bakanlıkta müfettiş olarak görev yapmıştır.

Seyyid Kutub 2. dünya savaşı sonlarına kadar, daha çok edebi konularda eleştiriler yazmıştır. 1930-1940’lı yılların edebiyatla ilgili oturum ve tartışmalarından faal olarak sahnede görülmeye başlamıştır. (…) Seyyid Kutub, artık iyi bir gazeteci ve eleştirmendi. 1921’de Mahmud Akkad’ın aracılığıyla halkçı yayınlarda başladığı yazma işini ara vermeden arttırarak devam ettirmiştir. Böylece Kutub, bu gazete ve dergi sütunlarında görüşlerini çok genç yaşlardan itibaren yansıtmaya başlamıştır. Daha çok şiir ve hikâyeye merakı bulunmaktaydı. Yazdığı eserlerden en az üçü; “Köyden Bir Çocuk” (Tıfl Minel Karye), Dörtlü Rüyalar, (bu eserini kardeşi Muhammed ve kız kardeşleri Hamide ve Emine’nin yardımlarıyla yazmıştı) ve Dikenler kendi hayat hikâyesiyle ilgiliydi. “Dikenler” buruk bir aşk yenilgisini anlatmaktadır. Bu hadiseden sonra Kutub ömrünün sonuna kadar bekâr yaşamıştır.’

Kutub bu dönemde, Allah’a olan inancını da koruyarak, sosyalizme yönelmiş ve edebi çalışmalarını aynı yoğunlukta devam ettirmiştir. Daha sonraları kendisi bu dönemi “cahiliye dönemi” olarak adlandırmıştır. Nitekim bu dönemde, edebiyatla yoğun bir şekilde ilgilenen Kutub, edebiyat çevreleriyle içli dışlı olmuş, Taha Hüseyin, Mahmud Akkad, Ahmet Emin, Sadık er-Rifai gibi isimleri yakından izlemiş ve bunlarla yakın ilişki kurmuştur

Onu fikri bunalıma götüren amillerin başında, bir dönem felsefeye çokça dalmasıdır. Bunu daha sonra kendisi şu cümleleriyle itiraf edecektir: “Bu satırların yazarı, yaşadığı kırk sene boyunca başka vadilerde gezip dolaşmış, sonra da düşünce dünyasının gerçek dinamiklerine dönmüş bir kişidir. Ömrümün kırk yılını orada geçirdiğimden pişman değilim; çünkü o dönemde cahiliyeyi bütün yönleriyle tanıdım” demiştir.

Seyyid Kutub, 1949’da ABD’ye gönderilmiş ve ABD’de 2.5 yıl kalmıştır.  Ancak Seyyid Kutub, kendisini ABD’ye gönderenlerin beklentilerini boşa çıkarmış, Batı’ya hayran gözlerle bakmamış; bilakis Batıyı ve Batılı değerleri ciddi bir kritiğe tâbi tutmuş, yer yer Doğu ile karşılaştırmalar da yaparak Batı’nın içine düştüğü çıkmaza işaret etmiştir.

Seyyid Kutub, Amerika’da kaldığı süre içerisinde ABD’yi, İngiltere’yi kısacası Batı’yı daha iyi tanıma fırsatı bulmuştu. Ona göre “asıl düşman seküler, materyalist, bireyci ve kapitalist Batı’ydı ve Müslümanlara düşmanlık noktasında Batılılar tek bir bütün halinde hareket ediyorlardı. Kutub bu konuda ‘İlk Düşmanımız: Amerikalı Beyaz Adam’ adlı makalesinde şöyle diyordu: ‘Avrupa emperyalizmine karşı Amerika’nın bizimle beraber olabileceğini zanneden kimseler ya ahmaktırlar ya da Ortadoğu ülkeleri üzerindeki emperyalizmin beşinci hazır kuvvet taburunda çalışan aldatılmış kimselerdir. Bazen Amerikan emperyalizminin menfaat ve çıkarları çatışabilir. Bunun sonucu olarak herhangi birisinin bizim saflarımızda bağımsızlık ve hürriyet mücadelesi vermesi söz konusu değildir. Gerçekte bu, Amerika’nın Avrupalının ayaklarını başımızın üzerinden kaydırıp yerine kendi ayağını koyması mücadelesi demektir. Onlar her zaman için bizim aleyhimize olmak şartıyla kendi aralarındaki anlaşmazlıklara çözüm yolu bulurlar.”

Seyyid Kutub’u İhvan’a daha da yaklaştıran Amerika’da yaşadığı iki önemli olay vardır. Bu olaylardan biri Müslüman Kardeşler Cemiyeti’nin lideri olan Hasan el-Benna’nın şehit edilmesiydi. Amerikan kamuoyunun bu haberi memnuniyetle karşıladığını bizzat müşahede etmişti Kutup. Bu durum onda bir kırgınlık yarattı ve ülkesinde yaşanan gelişmelere daha farklı bir gözle bakmaya başladı. İkinci hadise, Kutup’un bir İngiliz ajanı ile arasında geçen bir diyalogdu. James Heyworth-Dunne olarak kendisini tanıtan bu ajan, diyalogları esnasında Kutub’a, Hasan el Benna ve örgütü hakkında bir istihbarat belgesi göstermiş ve Müslüman Kardeşler’in, Doğu’da, Batı medeniyetine karşı durabilecek tek hareket olduğunun altını çizmişti. Bu olaylar ve ülkenin çalkantılı siyasi atmosferi, geri döndüğünde Kutup’un, Müslüman Kardeşler ile temasa geçmesine neden olmuş ve Cemiyetin yayın organı olan el-Dava’da yazmaya başlamıştı. 

1951 ile 1965 yılları: Kutup bu dönemde edebiyattan tamamen sıyrılarak İhvan-i Müslimin teşkilatına katılmıştı. Abdulhakim Abidin’in anlattığına göre Seyyid Kutup artık İhvanın bir fikir elemanı olmuştu. Hür Subaylara desteği, cezaevine girişi, işkenceler, Yoldaki İşaretler Kitabı ile Fizilal-i Kur’an tefsirinin tamamlanması ve idamı bu dönemde gerçekleşmiştir.

Bazı yazar ve araştırmacılar da Seyyid Kutub’un hayatını iki bölüme ayırmışlardır. Bu bölümler:

  1. Kendini edebiyata verdiği ve mahdut bilgilerine dayanarak sosyalizmi savunduğu taşkınlık devresi…
  2. İslam ve çeşitli doktrinler üzerinde yıllarca yaptığı akademik çalışmalar sonundaki olgunluk devresi…

Okumayı çok seven birisiydi; bazı bilgilere göre günde 10 saatini okumaya ayırmaktaydı Seyyid Kutub! Bu konuda merhum Şehid şöyle demekteydi:

“Bu satırların sahibi. Ömrünün kırk senesini okumakla geçiren bir insandır. Bu müddet içinde beşeri bilgileri okuyup tetkikten geçirmeyi kendisine ilk vazife saymıştır. İlmi sahalarda profesyonel ve akademik çalışmalar yaptı… Sonra kendi akide ve kültürünün asıl kaynaklarına döndüğünde, bu kaynakların azameti karşısında bütün okuduklarının ne derece cılız kaldığını hayretle müşahede etti. 

Seyyid Kutub (r) geçtiğimiz yüzyılda kendilerini ve yeryüzünü Kur’an’ın gölgesinde tanımlama ve anlamlandırma çabası içinde olan Müslümanlara yönelik çağrısıyla ümmetin sahih bir kimlik inşa sürecine büyük katkı yapmış öncü şahsiyetlerden biridir.

Hiç şüphesiz Seyyid Kutub, 20. yüzyılın İslâmcı düşünürleri arasında, bugün dünyada en çok tanınan, fikirleri ve yöntemi en çok tartışılandır. ‘Cahiliye, cihat, Rabbani yöntem, sosyal adalet’ gibi anahtar kavramlara dayanan, yeni bir toplumsal kuramın kurucusu olan Kutub’un amacı, İslâmi olanın ne olduğunu hareket noktasında ortaya çıkararak, buradan hareketle mevcut sorunları daha etkili biçimde eleştirmektir. Kutub’un etkisi Türkiye’de İslâmî uyanış ve yöneliş sürecinin tam merkezinde yer almaktadır! Bu bağlamda şahıslar, düşünürler planında etkisinden bahsedilecek kişilerin içerisinde şüphesiz ki Seyyid Kutub’un yeri son derece müstesnadır. Sadece Yoldaki İşaretler kitabının tesiriyle varoluşsal bir değişim sürecine giren yüz binlerce gencin durumunu zikretmek yeterli.

Seyyid Kutub, çok yönlü kültür birikimine sahip bir düşünürdür. Söylediklerinin bedelini şehadetiyle ödemiş istikrar ve adanmışlığın temsilcisidir. Çok yönlü oluşu, birçok kişi tarafından Şehidin, farklı farklı anlamasına/ anlaşılmasına vesile olmuştur.

Yaşadığı 9 Ekim 1906/1324- 9 Ağustos 1966/1386 tarihleri arasında sömürücülere karşı yürüttüğü mücadele, düşüncesinin ana eksenini oluşturur. İngilizler başta olmak üzere sömürücülerin yaptığı tüm tahribatlara karşı; ülkesi Mısır’ı ve İslâm dünyasını müdafaa etmiş bir savaşçıdır. Dil, kültür, medeniyet, devlet yapılanması, örf adet ve geleneklerin bozulması, yozlaştırma ve dine sokulan bidat ve hurafelere karşı ayrı ayrı mücadele etmiştir. Sömürücülerin yerli işbirlikçilere karşı da amansız savaşmıştır. Onların niyetlerini ve işbirlikçiliklerini açığa çıkarmıştır.

Yanlış din anlayışlarını düzeltmeye çalışmıştır. İslâm ülkelerindeki adaletsizliğe ve sermayenin urlaşmasına karşı direnmiş ve çareler sunmuştur. Faizin yaptığı tahribatları bugünün diliyle anlatmıştır. Toplumun ifsat ve iğvasını önlemek için acımasız tenkitlerde bulunmuş ve halkı ikaz etmiştir. Uyuşukluğa karşı insanımızı harekete geçirecek ateşli söylemlerde bulunmuştur.

Bir bakarsınız, çocuklar için hikâyeler yazar, bir bakarsınız İslâm’da Sosyal Adalet adlı kitap yazar, bir bakarsınız Yoldaki İşaretler kitabını yazar, Müslümanlara, insanlığa kılavuzluk edecek; iman ve eylem taşlarını, işaretlerini yerleştirir. El atmadığı konu, hakkında yazı yazmadığı mesele hemen hemen yok gibidir. Fi Zilâli’l- Kur’ân başlı başına bir şaheserdir. Kur’ân’ın gölgesine sığınarak oradan dünyaya bakmış ve çareler üretmiştir.

Seyyid KUTUP Toplumun ıslahına çalışır lakin sanıldığı gibi tekfire asla tevessül etmez. Seyyid Kutub’un kuşatıcı bilgi ve tefekkürüne vakıf olamayanlar onun adına toplumu tekfir ediyorlar, bu kesinlikle ona yapılmış bir iftiradır. O, yanlış din anlayışına, din bozgunculuğuna, dine sokulan İsrailiyat, bidat ve hurafelere karşıdır, bunun için çok açık ve sarih düşüncelerini söyler. Fıkhî ihtilaflara asla girmez.

İslâm kültürüne, bilgi birikimine ve İslâm tarihi boyunca yapılan değerlendirmelere yabancı olanlar, sloganı ilim sayanlar Seyyid Kutub’u asla anlayamazlar.

O, bir düşünür, bir müfessir, bir toplum bilimci ve bir dava ve davet adamı, en önemlisi bir şehittir. Sadece bir yönüne, bir tarafına yapışıp kalanların anlaması zordur. Türkiye insanını en çok etkileyen Yoldaki İşaretler kitabı, anlaşılması en zor olan kitaplarındandır, çok yoğun ve adeta bir rehber, kılavuz mesabesindedir, bu kitabını anlamak için tefsirini okumak gerekir, İslâm Düşüncesi kitabını iyice hazmetmek gerekir. Seyyid Kutub’un Kur’ân Nesli dediği nesil İslâm’ı iyice içine sindirmiş ve Hz. Peygamberin Sünnetine inanan ve vakıf olan, dünya siyasetini iyi bilen, beynelmilel Siyonizm’in ve o ideolojinin oyuncağı dünya sisteminin hile ve oyunlarını fark eden şuurlu ve idrakli bir nesil kast ediyor, yani öncü nesil.

Seyyid Kutup İslâm’ın akidesiyle, ahlâkıyla, dünya görüşüyle, kâinat algısıyla, ubudiyet anlayışıyla tam ve mütekâmil bir düzen olduğuna inandı ve bunun uğruna fedayı can etti.

Seyyid Kutub: “Biz İslâmî bir toplum içerisinde İslâm şeriatının ve İslâm düzeninin, İslâmî akidenin ve İslâmî tasavvurun egemenliği altında İslâmî hayata yeniden dönmeye davet ediyoruz.” der. Kutub, bir düşünür ve bir dava adamı olarak ne istediğini bildiği kadar, vakıasıyla istediği arasındaki ayrılıkları, farklılıkları ve mesafeyi de bilecek kadar gerçekçi bir insandır.

İyi bir edebiyat adamı olduğu için bunu Kur’ân’da göstermeye çalışır, Kur’ân’da Edebi Tasvir kitabı ile Kur’ân’da Kıyamet Sahneleri adlı kitapları bu konuda kayda değer eserlerdir. Mısır’ın edebi tartışmalarına katılmış ve bu hususta haklı bir üne sahiptir.

İzzete talip olmanın bedel gerektirdiğini bizzat kendi hayatında örnekleyerek çağlar boyu devam edecek güçlü bir mesaja imza atan Seyyid Kutub hayata adeta böcek gibi yapışanların, sahte önderlerin hilafına âlimin, öncünün nasıl olması, ne yapması gerektiğini de bizzat canını feda ederek çok veciz bir şekilde göstermiştir.

Son olarak Seyyid Kutub’u her Müslümanın gözünde adeta efsaneleştiren ihlaslı ve cesur tavrına bir kere daha değinerek sözlerimizi tamamlayalım. Aziz şehidimiz Yasir’in, Sümeyye’nin, Zeyd bin Dessine’nin, Hubeyb’in (Allah onlardan razı olsun) yolundan gitmiş ve idama götürülürken kendisine yapılan af dileme teklifine verdiği izzetli cevapla ölümsüzleşmiştir. Biliyoruz ki kendisine teklif edileni yapsaydı küfre düşmezdi, haram işlemiş de olmazdı ama o Rabbine verdiği sözüne tam bir sadakat gösterdi. Yapmasaydı ne olurdu, belki birkaç yıl, belki birkaç on yıl daha yaşardı ama aradan geçen elli yıl sonra halen gıpta ile andığımız ve nesiller boyunca iftihar edilecek bir isim olmazdı!  

Yapılan göstermelik mahkemede Kutub’un ve bazı arkadaşlarının idamı istendi. Ve karar da bu yolda oldu.

29 Ağustos 1966… Sıcak bir yaz günü.. Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” kitabında İslami uyanış için yeniden oluşmasını islediği “Kur’an nesli”ne adadığı hayatını idam sehpasında noktalayarak Rabbine yürüdü. Kutub’la birlikte İhvan’ın ileri gelenlerinden Muhammed Yusuf Guş ve Abdulfettah İsmail de idam edildiler, ihvan’ın lideri Hudaybi’ye verilen idam cezası ise ömür boyu hapse çevrildi. Seyyid Kutub idam edildi, ancak düşünceleri kitaplarıyla nesilden nesile ulaşmaya devam ediyor.

Allah rahmet eylesin… Mekanı cennet olsun…

 

 

Yayınlanmış eserleri:

  • Ruhun Sevinci
  • Fîzılâl’il Kur’an (10 cilt)
  • Yoldaki İşaretler
  • İslamda Sosyal Adalet
  • Din Budur
  • İslam Düşüncesi İlkeleri-Esasları(3 cilt)
  • İstikbal İslamındır
  • Kadın ve Aile
  • İslam ve Emperyalizm
  • İslam-Kapitalizm Çatışması
  • Peygamberimizin Hayatı
  • İstikbal İslamındır
  • Cihan Sulhu ve İslam
  • Bela ve İmtihan
  • İslam’ın Hareket Metodu
  • İslam Toplumuna Doğru
  • Kur’an’ın Gölgesinde Kadın
  • Kur’an’da Edebi Tasvir
  • Kur’an’da Kıyamet Sahneleri

 

 

 

 

One thought on “İslam’a Adanmış Bir Ömür: Seyyid Kutub

  1. Allah rahmet eylesin.
    Rabbim Cennetiyle rızıklandırsın.
    Rabbim bizleri de inancı için bedel ödeyebilen kullarından eylesin.
    Amin.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir