Ümmet Coğrafyasında Fitne Ateşini Yakanların Sonu: Hüsran ve Hezimet
Tarih, zulümle abat olmaya çalışanların sonunun hüsran olduğunu defalarca göstermiştir. Firavun’un kibri onu denizde boğulmaya, Nemrud’un tuğyanı onu küçücük bir sinekle helak olmaya, Ebrehe’nin küstahlığı ise ordusunun paramparça olmasına sürüklemiştir. Bugün de aynı kibirle hareket eden Amerika ve onun siyonist ortakları, zulümlerinin ebedi olacağını sanarak Ortadoğu’yu kan ve gözyaşı içinde boğmaya çalışmaktadırlar. Ancak unuttukları bir hakikat vardır: “Onlar bir tuzak kurdular, Allah da bir tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.” (Âl-i İmrân, 3/54).
Zulmün Yeni Sureti: Amerika ve Siyonizm
Amerika ve İsrail, kendilerini yeryüzünün mutlak hâkimi olarak görmekte, Filistin’i bir avuç mazlumun değil, güçlünün hakkı olarak telakki etmektedirler. Gazze’de masumları bombalarla, açlıkla ve kuşatmayla sindirebileceklerini sanan bu çağdaş Nemrutlar, kibirleri içinde boğulmaya mahkûmdurlar. Çünkü tarih, zulmü sürekli kılacak bir güç tanımamıştır. Firavunlar gelip geçmiş, Nemrutlar unutulmuş, ama Hakk’ın sesi her zaman baki kalmıştır.
Bugün Ortadoğu’yu bir savaş sahasına çevirmek isteyenlerin planları, onların sandığı gibi ebediyete dek süremeyecektir. İsrail’in yayılmacı politikaları, Amerika’nın her türlü diplomatik hukuku hiçe sayarak bölgeyi kendi menfaatleri uğruna kaosa sürükleme çabaları, bir kibir ve hegemonyanın eseridir. Ancak bu çaba beyhudedir. Zulümle kazanılan toprak, barış içinde yaşanacak bir vatan olmaz. İşgal edilen her karış toprak, kan ve gözyaşıyla ıslanınca, orada huzurun yeşermesi mümkün değildir.
Tarih Şahitlik Etmiştir: Nemrutlar Hep Yıkıldı
Roma’nın azgın imparatoru Neron, kibriyle Roma’yı ateşe vermiş, ama sonunda o ateşte kendi sonunu hazırlamıştır. Bugün de Amerika’nın emperyalist politikaları, İsrail’in işgalci zihniyeti, kendilerinden başkasına yaşam hakkı tanımayan zorba anlayışları bir gün mutlaka kendi sonlarını getirecektir. Siyonizmin yayılmacı projeleri, Kudüs’ü tamamen işgal etme hayalleri, Arz-ı Mev’ud sevdası, Ortadoğu’nun sabrı ve direnci karşısında paramparça olacaktır. Çünkü Allah, mazlumların yanındadır ve mazlumun duası hiçbir engele takılmadan semaya yükselir.
Gazze’de masum çocukların feryatları, annelerin gözyaşları, masumların duaları, zalimlerin tahtlarını sallamaktadır. Zulüm ebedî değildir, zalimler her ne kadar kendilerini güçlü sansalar da güç Hakk’ın ve haklının yanındadır. “Zalimler nasıl bir inkılap ile devrileceklerini yakında göreceklerdir.” (Şu’arâ, 26/227).
Hak ve Sabır, Sonunda Zafere Ulaşacaktır
Dünya, büyük bir imtihan sahnesidir ve burada adaletin tecelli etmesi mukadderdir. Amerika ve İsrail’in tüm güçleriyle Ortadoğu’da bir kaos ortamı oluşturmaya çalışması, sonun başlangıcından başka bir şey değildir. Hakikatin önünde hiçbir yalancı güç duramaz. Siyonizmin kurduğu sahte saltanat, Amerika’nın kirli oyunları, bir gün çökmeye mahkûmdur. Çünkü bu dünya zalimler için bir saltanat diyarı değil, hak edenlerin adaletle hükmedeceği bir sınav yeridir.
Allah’ın hükmü kesindir: “Allah zalimleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 3/57). Bugün mazlumların gözyaşları, zalimlerin sonunu hazırlayan ilahi bir kılıç gibidir. Zannetmesinler ki kurdukları tuzaklar başarılı olacak, döktükleri kan yanlarına kalacak. Zira, hakikatin sabrı sonsuz olsa da ilahi adalet er ya da geç tecelli edecektir.
Ortadoğu, Amerika ve İsrail’in zulmüne teslim olmayacak. Gün gelecek, Nemrut’un ateşi nasıl İbrahim için serin ve selamet olduysa, bu mazlum coğrafyanın sabrı da sonunda zafere dönüşecektir. Çünkü Allah, sabredenlerin yanındadır. “Ve zalimler için acı bir azap vardır.” (İbrahim, 14/22).