Yağmura Dair Bir Güzelleme
Yağmur… Kimi zaman göklerin narin gözyaşları gibi sessizce toprağa süzülür, kimi zaman ise hiddetli bir coşkunun gökyüzünden yeryüzüne inişidir. Her yağmur damlası, sanki binlerce yıllık bir hikayeyi anlatır bizlere. Bir tohumun can bulması, bir çiçeğin yeniden dirilmesi, kurak bir toprağın özlediği serinlikle buluşmasıdır yağmur. Gökten yeryüzüne inen her bir damla, hayatın sessiz ama dokunaklı bir bestesidir adeta.
Yağmur, içinde derin bir huzur saklar. İlk damla düşerken çıkan o hafif toprak kokusu, yeryüzünün göğe olan özlemidir belki de. Ne zaman yağmur yağmaya başlasa, her şey susar, doğa sessiz bir bekleyişe girer. Ağaçlar yapraklarını serer, toprak kollarını açar ve o anda her şey, yağmura duyduğu minnetle saygı duruşundadır. Yağmur, doğaya dingin bir soluk aldırır, tüm varlıklar onunla yıkanır, onunla arınır.
Bir de yağmurun sesi vardır. Yağmur, kelimelere dökülemeyen, anlatılamayan bir ahenktir. Damla damla düşerken, usulca ruhumuza işler. Gökyüzünden inen her damla, kalbimize fısıldar gibi bir şeyler söyler; unutulmuş hatıraları uyandırır, yarım kalmış düşleri yeniden hayata çağırır. Bir çocukluk anısı, belki yıllar önce geçen bir aşk, bir hüzün ya da sevinç… Yağmurun sesi, o gizli derinliklerden çıkarır anıları ve yeniden hayata döndürür.
Yağmur, hep yenilik ve arınma getirir beraberinde. Eskiyen her şeyi siler, yıkar ve yerine yeni olanı, taptazeyi koyar. Şehrin tozunu, toprağın kuruluğunu alır; yaprakların üzerine birer inci gibi serilir. Yağmurun ardından doğa, sanki yeni bir elbiseye bürünmüş gibi ışıl ışıl parlar. Her şey daha canlı, daha taze, daha umut dolu görünür.
Ve yağmur, gökyüzünden bir merhamet gibi iner. Belki de insana tevazuyu hatırlatan en güzel şeydir yağmur; bir damlanın bile koca bir ağacı, kurak bir toprak parçasını nasıl canlandırabildiğini düşünür insan. Yaratılışın, her damlada kendini yenileyen bu sonsuz düzenin büyüklüğünü fark eder. Yağmur, bize göklerin yüceliğini, toprağın sabrını ve hayatın kırılgan dengesini anlatır.
Sonra bir ara, yağmur diner. Damla damla süzülen sular çekilir, gökyüzü açılır. Geriye, ıslak bir toprak kokusu, parlayan yapraklar ve yağmurun ardından gökyüzüne asılan o zarif gökkuşağı kalır. Yağmurun gelişi gibi gidişi de sessizdir. Ama geride bıraktığı izler, yaşamın tüm karmaşası içinde insanı sükunete davet eden derin bir huzur hissidir.
Yağmur… O, göklerden yeryüzüne inen bir selam, bir rahmettir. Damla damla düşerken bizlere bir şeyler anlatır, bir şeyler öğretir. Hayatın özünü, ölümdeki yaşamı, yaşamın içindeki yeniliği… Ve her damlası, toprağın bağrında yeni bir başlangıcın müjdesidir. Yağmur, yaşamın yenilenen yüzüdür; her seferinde toprağa düşerken yeniden ve yeniden can verir, tıpkı insan ruhunun kendini bulduğu anlar gibi.