Zekât ve Sadakanın Bireysel ve Toplumsal Faydaları
Her toplumda, varlıklı insanlar olduğu gibi, muhtaç durumda olanlar da vardır. Bazı insanlar hastalık, iş bulamama gibi nedenlerle çalışıp geçimlerini sağlayamazken, çalıştığı hâlde ihtiyaçlarını karşılayamayıp geçim sıkıntısı çeken kişiler de bulunur. Rabb’imiz (c.c.), Kur’an’da, “Allah kiminize kiminizden daha bol rızık verdi…” buyurmuştur. Bu sebeple toplumdaki zengin insanlar, muhtaçlara el uzatmalı ve onların bu sıkıntıdan kurtulmasına yardımcı olmalıdır. Zekâtlarını tam ve zamanında vermelidirler. Sadaka vererek yoksulları sevindirmelidirler. Böylece yoksullar, ihtiyaçlarını giderme ve sıkıntılarından kurtulma imkânı bulurlar. Ayrıca insanlar, zekât ve sadaka gibi yollarla infakta bulunurlarsa, zengin ile yoksul arasında güçlü bir bağ kurularak toplumsal birlik ve beraberlik sağlanır. İnsanlar arasında sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları güçlenir.
Zekât ve sadaka vermek, kişiye Allah’ın (c.c.) rızasını ve sevgisini kazandırır. Onu Allah’a (c.c.) yaklaştırır. İnsanın sevap kazanmasına vesile olur ve cennete girmesine katkı sağlar. Allah’ın (c.c.) rızasını ve sevgisini kazanacağını bilmek, kişiye huzur ve güven verir.
Zekât ve sadaka vermek, işlenen günahların, yapılan kötülüklerin bağışlanmasına da vesile olur. Peygamberimiz (s.a.v.), “Sadaka/zekât vermek, suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları yok eder…” buyurarak bu hususu açıklamıştır. Bir mümin, Allah’ın (c.c.) kendisine verdiği nimetlere şükreder, zekât ve sadakasını verirse, Allah (c.c.), kulunun bu yaptığından hoşnut olur ve onun işlediği günahları affeder.
Zekât ve sadaka, kişinin malının çoğalmasını ve bereketlenmesini sağlar. Allah (c.c.) rızası için infakta bulunulan mal eksilmez. Peygamberimiz (s.a.v.), “Sadaka/zekât malı eksiltmez.” buyurarak bu hususu belirtmiştir. Rabb’imiz (c.c.) de “Allah faizi tüketir (Faiz karışan malın bereketini giderir.), sadakaları ise bereketlendirir. Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.” buyurarak, zekât ve sadakanın malı bereketlendirip artıracağını ifade etmiştir. Ayrıca zekât ve sadaka gibi yollarla infakta bulunan kişiyi Allah (c.c.) korur. Hz. Peygamber (s.a.v.), “Hastalarınızı, zekâtla/sadaka ile tedavi ediniz. Mallarınızı da zekât/sadaka vererek korumaya alınız…” buyurmuştur. Atalarımız da “Az sadaka çok belayı def eder.” diyerek aynı konuya dikkat çekmişlerdir.
Zekât ve sadaka gibi yollarla infakta bulunmak, varlıklı insanları cimrilik, açgözlülük, bencillik ve kıskançlık gibi kötü duygulardan uzaklaştırır. Sahip olduklarını başkalarıyla paylaşan insan, cömert, kanaatkâr ve alçak gönüllü olur. İnsanlara yardımda bulunmanın, onlarla bir şeyleri paylaşmanın mutluluk ve huzurunu yaşar. Zekât veren kişi, Allah’ın (c.c.) emrini yerine getirdiği ve yoksullara yardım ettiği için iç huzuru duyar. Vicdanen rahatlar. Bütün bunlar, kişiyi mutlu eder.
Toplumsal dayanışma ve barış açısından da yardımlaşma ve paylaşmanın önemi büyüktür. İnsanlar arasında paylaşmanın yaygın olduğu toplumlarda barış ve huzur vardır. Örneğin, zengin olanların sahip oldukları imkânları yoksullarla paylaştığı bir toplumda kin ve nefret duyguları ortadan kalkar. İnsanlar arasında sevgi, saygı ve anlayış egemen olur. Yüce dinimiz İslamiyet de insanlarla yardımlaşma ve dayanışma içinde olmamızı ister. Muhtaçları gözetmemizi, kimsesizlere sahip çıkmamızı emreder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu konuyla ilgili bir hadisinde, “Komşusu açken tok yatan kimse (gerçek anlamda) iman etmiş olmaz.” buyurmuştur.
Zekât ve sadaka, toplumda fakirliğin azalmasına ve ekonomik adaletsizliğin giderilmesine katkıda bulunur. İş bulamadığı veya hasta olduğu için çalışamayan, çalıştığı hâlde geçinmekte güçlük çeken insanlar, ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanırlar. Toplumdaki varlıklı insanlar, yoksulları gözetir ve onlara yardımda bulunurlarsa, toplumda fakirlerin sayısı azalır. Toplumda zengin ile fakirler arasındaki eşitsizlik azalır. Bütün bu yönleriyle zekât ve sadaka, toplumda dayanışmayı güçlendirir. Yoksulluğun azalmasında ve sosyal adaletsizliğin ortadan kaldırılmasında önemli bir rol oynar.